İstanbul Havalimanı'ndan, Türk Hava Yolları'nın TK774 no.lu uçuşu ile saat 19:20'de Umman'ın başkenti Muskat'a hareket.

Saat 01:15'te Umman Denizi kıyısında yer alan Muskat'a varışı takiben karşılama, otele transfer ve yerleşme. Birkaç saatlik bir dinlenmeden ve kahvaltıdan sonra, gün boyunca sürecek yaklaşık 70 kilometrelik kıyı şeridine yayılmış, zarafetini koruyan başkent Muskat gezisi için hareket. Umman, Basra Körfezi'ne yakınlığı nedeniyle tarih boyunca stratejik önem taşımış. 10 bin yıldır yerleşimlerin bulunduğu bu topraklarda, tarih boyunca Arap coğrafyasının denizcilik ve balıkçılıkla geçinen tek halkı yaşamış. Arap Yarımadası'nın kuzeydoğusuna İslamın ulaşması Hicretin IX. Yılında Hz. Muhammed'in Umman'ın yöneticisine yolladığı mektupla başladığı düşünülmektedir. XII. yüzılda Nebhani Hanedanlığı Umman'ı yönetmeye başlar. XVI. yüzyılın başlarında Portekizler, Hürmüz Boğazı'nı ve Umman sahilini ele geçirerek güçlü bir garnizon kurmuşlar. İç kesimlerde ise yerli yönetim hükmünü sürdürdü. İmam seçilen ve kabileleri birleştiren Nasr Bin Mürşid 1624 yılında Portekizlileri Umman'dan çıkartmış. Umman'da kabileler arasında başlayan iç savaş sebebiyle 1737'de arasında İran Hükümdarı Nadir Şah ülkeyi ele geçirir. Birleşen kabileler 1749 yılında İranlıları da ülkeden çıkarır. 1806 yılında imam sultan seçilen Ahmed bin Said, Said Hanedanlığı'nı kurar. 1840'ta Zanzibar, Umman'ın başkenti ilan edilir. 1856 yılında ülke, Ahmet bin Said'in ölümünden sonra iki oğlu arasındaki anlaşmazlık yüzünden bölünür ve bunun sonucunda Zanzibar ile Umman adı altında iki devlet oluşur. 1964'te ülkede petrol rezervleri bulunur. 1970'te Sultan Taimur, oğlu tarafından kansız bir darbe ile görevden uzaklaştırılıp İngiltere'ye sürgüne gönderilir. O günden bu yana Umman Sultanlığı'nın başında Sultan Qaboos bin Said bulunuyor. Sağlık, eğitim ve ekonomide yaptığı reformlarla Umman'ı körfez ülkelerinin parlayan yıldızı haline getirmiş. Geziye başkentin modern semtlerinden başlayarak, babasını devirerek tahta geçen Sultan Qaboos bin Said'in annesi için yaptırdığı Ortadoğu'nun ikinci büyük camisi olan Sultan Qaboos Camii ziyareti*. 2011'de inşa edilen, ahşap ve beyaz mermerin müthiş ahengini yansıtan, gelenek ve modernitenin karışımı olan Muscat Opera binasını gördükten sonra tarihi Muskat'ı ve geçmişte balıkçı köyü olan Matrah semtinin keşfi. Burada bulunan Muskat'ın kapalı çarşısı olan "Mutrah Souk" da kumaşlar, gümüşler, firuzeler, inciler, hediyelik eşyalar, tütsüler, geleneksel kıyafetler ve baharatlar satılmakta. Daha sonra, Portekizliler tarafından inşa edilen Al Celali ve Al Mirani kalelerinin tam ortasında konunlanmış Al Alam Sarayı'nın görülmesi. Büyük bahçeyle çevrili Sultan Qaboos'un altı kraliyet ikametinden biri olan saray, İmam sultan bin Ahmed tarafından yaptırılmış. Zubair Ailesi'nin 1998 yılında açtığı, hançerler, silahlar, geleneksel kıyafetler, el sanatları, mücevherler, ev eşyalarının sergilendiği Muscat'ın en renkli müzelerinden Bayt Al Zubair müzesini ziyaret. Öğle yemeği geziler sırasında. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
*Sultan Qaboos Camii'ne girebilmek için kıyafet kurallarını dikkate alınması gerekmekte: bayanların saçlarını, kollarını ve bacaklarını tamamen örtmeleri; erkeklerin ise uzun pantolon ve gömlek giymeleri gerekmekte.

Umman, 1700 kilometre uzunluğunda sahil şeridi ve sahillere paralel uzanan kayalık tepeleri, vahaları, sarı çölleri, dağları ve kanyonları ile şaşırtıcı bir coğrafyaya sahip. Arap Yarımadası'nda Yemen'den sonra en eski yerleşim yerlerinden biri olarak bilinmekte. Sabah, tertemiz, bembeyaz başkenti geride bırakarak otobüsle yola çıkış. Maskat-Sur arasındaki yeni açılan sahil yolunu takip ederek, solda Umman Körfezi'nin sakin suları sağda ise engebeli Doğu El Hacer Dağları'nın manzaraları eşliğinde güney istikametinde yolculuk. Eski kalesi ve balık pazarı ile tipik bir balıkçı kasabası olan Qurayat'tan geçerek, jeolojik bir özelliğe sahip doğa harikası "Bimmah Sinkhole" e varış. Bir zamanlar yeraltı mağarasının üstünde bulunan ve kireçtaşlı toprağın çökmesiyle oluşan dev obruğun buz gibi suları berrak turkuvaz renkli. Wadi Tiwi'den sonra ve Fins köyünün güneyinde bulunan beyaz kumul plajları görerek Umman'ın en görkemli kanyonlarından Wadi Al Shab'a varış. Wadi Al Shab kayaları, berrak suları, küçük göletleri, şelaleleri ve mağaralarıyla bilinen bir yer. Yağmur suyu bu mağara sistemlerinden sızar ve sonunda aşağıdaki "wadi" leri beslenen kaynak suyu olarak yeniden ortaya çıkar. Dağların tepesinden akan tatlı su, kıyılarında tuzlu deniz suyuyla buluşarak bu vadiye özgü bir çevresel çeşitlilik yaratmakta. Wadi Al Shab Umman'da eşi benzeri bulunmayan bir yerdir. Gezinin ardından, güneye doğru yolculuğa devam. Sahil yolunun bittiği yer olan Sur şehrine variş. Yerel bir restoranda öğle yemeğinden sonra Sur'un keşfi. Ummanlılar, bölgenin en eski ve tek denizci halkıdır. Sur limanı ise, asırlardır bölgeye özgü gemilerin yapımında ön plana çıkan yerler arasında. Binbir Gece Masalları'nın efsanevi kahramanı denizci "Sinbad" ın da yolculuklarında kullandığı, "Dhow" olarak adlandırılan geleneksel gemilerin tasarımları, yapım şekli ustalardan çıraklara kuşaktan kuşağa aktarılmış. Geçmişte bu liman-şehir Hindistan, Afrika ve Güney Doğu Asya ile ticarette önemli rol oynadı. "Dhow" tersanesi gezisinden ve Al Ayjah deniz fenerinde fotoğraf molasından sonra, Arap Körfezi bölgesindeki en büyüleyici ve gizemli çöllerden biri olan Wahiba (Sharqiyah) Sands'a 4x4 arazi araçları ile yola devam. 200 km uzunluğunda ve 100 km genişliğindeki kum tepeleri Arap Denizi'ne kadar uzanır. Yerli Bani Wahiba kabilesinden alan Wahiba ayrıca, en az 7000 yıldır yaşaması zor olan bu bölgede birkaç bin bedeviye ev sahipliği yapmakta. Wahiba Sands'a varışı takiben, çölde bir bedevi deneyimi yaşamak üzere lüks kampımıza yerleşme. Güneş batarken, usta sürücüler eşliğinde kızıl kumullar üzerinde heyecan verici bir gezi. Parlayan milyonlarca yıldızın altında geleneksel akşam yemeği. Geceleme bedevi tarzı çadırlardan oluşmuş orijinal bir otelde.

Kahvaltının ardından, iç kesimdeki yolu kullanarak Wadi Bani Khalid üzerinden dağların bulunduğu kuzey istikametine doğru otobüsle yola çıkış. Çölün turuncu ve kahverengi manzarasını geride bırakarak, Doğu El Hacer Dağları'nın dar yollarını takip ederek ve bereketli tarlaları ile bir dizi küçük köyden geçerek, Wadi Bani Khalid'e varış. Gerçek bir vaha olan Wadi Bani Khalid'de su daima akar. Çeşitli kaynaklardan akan su, bir dizi patika ile erişilebilen derin ve berrak doğal havuzlarda toplanır. Wadi Bani Khalid, doğal güzelliği ile Umman'daki en güzel vahalardan biridir. Gezinin ardında, 3000 metrelere ulaşan El Hacer Dağları'nın dolambaçlı yollarını takip ederek, sarp kayalıkların, wadi olarak bilinen kuru nehir yatakları, hurma palmyeleri ve muz ağaçları arasından geçerek Nizwa'ya doğru yola devam. Öğle yemeği yolda. Çok eski bir yerleşim olan, çöl ve dağlar arasında bir kavşakta bulunan Nizwa, VI. ve VII. yüzyıllarda Umman'ın ilk başkentliğini yapmış. Nizwa, İslam'ı kabul eden ilk şehirlerden biri olarak bilinir. Oldukça uzak ve ulaşması zor bir yerde bulunan Nizwa, yüzyıllar boyunca İslami eğitim, ticaret, kültür ve sanat merkezi olarak gelişmiş. 1660 yılında İmam Sultan Bin Saif Al-Malik Al-Yarubi tarafından El Hacer Dağları'nda stratejik bir konumda yaptırılan Nizwa kalesi, eski ana yönetim merkezi olması nedeniyle tarihsel önem taşımakta. 1950 yıllarına kadar Muskat'a karşı oluşan silahlı muhalefetin kalesiydi. Günümüzde bir müze barındıran ve Nizwa'nın simgesi olan kale ülkenin cazibe merkezlerinden biridir. Kalenin surlarından ve tepesinden, vadinin yemyeşil hurma palmyeleriyle zıt olan kasabanın kerpiç duvarlarına ve beyaz çatılarının yanı sıra heybetli El Hacer Dağları'ndan oluşan çok güzel bir manzaraya hakim olacaksınız. Kalenin yanı sıra, bölgeye özgü giysilerin, gümüş takıların, Umman kültüründe çok önemli bir yeri bulunan "Khanjar" adlı geleneksel işlemeli hançerlerin ve antik dönemden beri tütsü olarak kullanılan "frankincense" ın satıldığı çarşı gezisinden ve daracık sokaklarda dolaştıktan sonra, araç değiştirerek Cebel Akhdar'a doğru yola devam. El Hacer Sıradağları'nın yüksek bir dağı olan, yeşilliğiyle Umman'da eşi benzeri olmayan Cebel Akhdar "yeşil dağ" anlamına gelmekte. Nizwa'dan yaklaşık 21 kilometre mesafede bulunan ve yalnızca 4x4 arazi araçlarıyla ulaşılabilen, nefes kesen panoramik manzaraya sahip kanyon kenarındaki otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Sabah, kuzeybatıya doğru yola çıkış. İlk olarak, Dünya Mirası Listesi'ne alınan antik "aflaj" sisteminin görülmesi. Kurak bölgelerde suları toplamak için oluşturulan ve yeraltı sularını yüzeye çıkaran kehriz uygulaması, eski çağlardan beri kullanılmaktadır. Dağlarda yeraltı su düzeyi yüksek olduğundan, daha fazla derinliklere kaybolmadan önce suyun yolunu kesmek gerekir. İşte burada kehriz düzenleri en doğru seçenektir. Bir kehriz düzeni, el işçiliği ile kazılan dikey kuyular, açık su yolu, küçük su toplama göleti ve sulama alanından oluşur. Umman'da ise geleneksel sulama yöntemine Arapça "falaj" sistemi denir. "Aflaj" (çoğul), Umman'ın Hacer Sıradağları'ndan ve düzlüklerinden geçerek, hayati görevleri olan atardamarlar gibi evsel ve tarımsal su gereksinimlerini sağlamakta. Tespit edilen 4 binden fazla aflajdan yaklaşık 3 bin kadarı günümüzde hala kullanılmaktadır. Daha sonra, Nizwa'ya 20 kilometre uzaklıktaki, geniş ve kuru bir nehir yatağı olan Wadi Tanuf'a otobüsle hareket. Burada bulunan Tanuf köyünün harabelerinin görülmesi. Kerpiç evlerin kalıntıları, wadi'nin dramatik geçmişini yansıtmakta. Tanuf, 1950'li yıllarda çıkan bir iç ayaklanma sonucunda İngilizler'e başvurmak zorunda kalan Sultan Said bin Taimur tarafından bastırılan ayaklanma sırasında, İngiliz Hava Kuvvetleri tarafından atılan birkaç bombaya kurbanı gitmiş. Ardından, kil kullanılarak yapılan ve uzun yıllar başkent olarak kalan, Dünya Mirası Listesi'ne alınmış kalenin bulunduğu, muhteşem bir manzaraya sahip Bahla Vahası'ndaki Bahla kasabasına varış. 1154 yılında Umman, Nebhani Hanedanlığı tarafından yönetilmeye başlanmış. Nebhani Hanedanlığı yaklaşık 500 sene Bahla'da hüküm sürmüş. Öğle yemeğinin ardından, Umman'ın en güzel kalesi olan Jabrin Kalesi'ni ziyaret. Babası İmam Sultan Bin Saif Al-Malik Al-Yarubi Portekizlileri Umman'dan tamamen çıkardıktan sonra, bilim ve sanat konusunda tutkulu olan hükümdar İmam Bil Arap bin Sultan Al-Yarubi 1670 yılında bu kaleyi inşa etmiş. Bu hükümdar daha önce görülmemiş bir barış, refah ve gelişme çağında yaşadığı için kale, o savaşsız dönemin zenginliğini yansıtmakta. Burada, süslü pencereler, ahşap balkonlar ve kapıların işçiliği ile muhteşem tavan resimleri ve hat sanatı örnekleri görebilirsiniz. Gezinin ardından, Birleşik Arap Emirlikleri'nin sınırına hareket. Otoyoldan Rub al-Khali çölünü katederek yolculuğa devam ve sınırdan 128 kilometre uzaklıkta bulunan, Birleşik Arap Emirliği'nin en yüksek nüfusunu barındıran, çöldeki büyüleyici vaha olarak nitelendirilen Dubai'ye akşam saatlerinde varış. XX. yüzyıldaki petrol patlamasından önce mütevazı bir balıkçı köyü olarak hayata başlayan Dubai dünyanın en dinamik şehirlerinden biri haline geldi. Burç Halife'nin, Dubai Mall'ın ve Dubai Downtown bölgesinin yakınında bulunan otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 2 Aralık 1971'de İngiltere'den ayrılarak bağımsızlığını ilan etmiş olup, Abu Dabi, Dubai, Sharjah, Ajman, Umm Al Quwain, Ras Al Khaimah, Fujairah olmak üzere toplam 7 emirlikten oluşan federal yapıda bir ülkedir. Birleşik Arap Emirliği'nin en yüksek nüfusunu Dubai barındırırken Abu Dabi'nin ardından en büyük yüz ölçümüne sahip. Petrol ile 1969 senesinde tanışan Dubai ekonomisi petrol ve petrol sanayisi üzerine kurulmuş. Bu tarihten sonra Dubai şehri hızlı bir gelişmeye sahne olurken bölgenin ve Ortadoğu'nun en önemli kenti olmuş. Dubai ekonomisinin temelini her ne kadar petrol oluşturursa da artık turizm ve gayrimenkul sektörü ülkede hızlı bir büyüme içerisindedir. Yapay adalar ve birbirleri ile yarışarak farklı bir atmosfer sunan gökdelenler gibi çöl ve Basra körfezi'ne inşa edilmiş küresel ölçekte üne sahip yapılar son derece etkileyici ve Dubai'nin yeni yüzünü temsil etmektedir. Ayrıca Dubai devasa bir alışveriş merkezidir. Kahvaltının ardından, Dubai şehir turu için hareket. İlk olarak, modern Dubai'daki ve halen dünyanın en yüksek binası rekorunu koruyan Burç Halife ziyareti. İnşaatına 2004 yılında başlanan ve ilk adı Burj Dubai olan 163 katlı Burj Khalifa, 2010 yılında açıldı ve toplam 828 metre bir yüksekliğe sahip. Burj Dubai ismi, kişisel servetinden fon aktaran BAE başkanı ve Abu Dabi'nin yöneticisi Şeyh Khalifa bin Zayed Al Nahyan'ı onurlandırmak için Burj Khalifa olarak değiştirildi. Otellerin, iş merkezlerinin ve restoranların yer aldığı gökdelenin içerisinde aynı zamanda seyir terasları da mevcut. Burj Khalifa'nın 124. katta yer alan 452 metre yükseklikteki seyir terasına çıkış. Daha sonra, 1976 yılında geleneksel Fatimid mimari tarzında inşa edilmiş Jumeirah Camii; milyonlarca ton kaya ve kum ile inşa edilen palmiye şeklindeki ve palmiyenin her bir dalı ayrı bir lüks yerleşim merkezi olan meşhur yapay Palm Jumeirah Adası; palmiyenin tepesinde ve adayı taçlandıran lüks Atlantis the Palm otel; altın kumu, sıcak ve kristal berraklığında suyuyla Burj Al Arab plajı; şehrin sembol yapılarının başında gelen yelken şeklindeki mimarisiyle Burj Al Arab otel; 828 metre ile dünyanın en yüksek binası unvanına sahip Burç Halife (Burj Khalifa) sabah görülecek yerler arasında. Yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından, Dubai keşfine devam. "Dubai Creek" yani Dubai Koyu denilen haliç bölgesinin bir tarafı Bur Dubai diğer tarafı ise Deira olarak isimlendirilir. Şatafat ve şöhretin ihtişamı ile bilinen Dubai, petrolün keşfedilmeden ve 1971'de kabilelerin birleşmesinden önce, çok farklı bir yerdi. Abra adı verilen tekne ile kentin yerel yaşamını yansıtan haliç kıyısındaki Deira' ya geçiş. Deira'da altın çarşısı, parfüm çarşısı, tekstil çarşısı, baharat çarşısı gibi pek çok "souk" bulunmakta. Al Bastakiya olarak adlandırılan ve rüzgar kuleleriyle sofistike evleri barındıran Al Fahidi tarihi mahallesini gördükten sonra, modern Dubai'ye dönerek dünyanın en büyük alışveriş merkezi olan Dubai Mall'un görülmesi. Gün batımına doğru, Dubai Mall'ın hemen yakınında yer alan Burj Gölü'nde, güçlü su fıskiyeleriyle Dubai Çeşmesi'nde her akşam gerçekleşen müzikli ve lazer ışınlı su gösterisini izleme. Jumeirah bölgesindeki yerel bir restoranda akşam yemeğinin ardından otele dönüş. Geceleme otelde.

Sabah, tarihini ve geleceğini keşfetmek üzere en zengin emirlik kabul edilen Abu Dabi'ye hareket. Dubai'nin 145 kilometre guneybatısında bulunan, kara altının mucizesi, adını aldığı Abu Dabi Emirliği'nin başkenti ve birbirine bağlanan adalardan oluşan Abu Dabi'ye doğru hareket. Arapça'da "Ceylan toprakları" anlamına gelen, 1971'den önce ekonomisi ağırlıklı olarak balıkçılık ve inci ticaretine dayanan ve 1971 yılında Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti konumuna gelen Abu Dabi, petrol gelirleri sayesinde modern bir şehir haline gelerek dünyanın en hızlı modernleşme yapısına sahip olmuş. "Ada Kenti" Abu Dabi, spor ve tema parklarıyla birçok aktivite sunan, ayrıca müzeleri, sanat merkezleri, görkemli camileri, yapılarıyla sanat ve kültür zenginidir. İlk olarak, mutluluk adası anlamına gelen Saadiyet Adası'nda, Frank Gehry tarafından tasarlanan ve 2025'te açılacak olan Guggenheim Abu Dabi binasını dıştan görüp, sonrasında en cüretkar kültürel ve sanatsal projelerinden olan Louvre Abu Dhabi Müzesi'ni ziyaret. Projesi 2007 yılında Fransa ile yapılan anlaşma sonucu başlatılan ve 2017 sonlarında kapılarını açılan Abu Dabi Louvre Müzesi fransız mimar Jean Nouvel'in tasarımıdır. Usta bir mimari tasarım olan 64 bin metrekarelik müze Arap esintilerini ve modern yapım tekniklerini bir arada taşıyor. Güneşten gölge alanları sağlarken aynı zamanda güneşini içeri alacak şekilde tasarlanan 180 metre çapındaki kubbe müzenin üçte ikisini örtüyor. Farklı dönemlerden eserlere ev sahipliği yapan müze gezisinden sonra, yerel bir restoranda öğle yemeği. Abu Dabi gezisine Mina Limanı bölgesindeki balık pazarı, hurma pazarı, Breakwater (dalgakıran) ve Corniche Road ile devam. Muhteşem deniz kıyısı boyunca uzanan 8 kilometre uzunluğundaki sahil yolu kent eğlence yaşamının en önemli bölgesi olup, hem turistlerin hem de yerel halkın gözdesidir. Corniche'in batı ucunda ve Birleşik Arap Emirlikleri Başkanlık Sarayı'nın ve zarif Etihad Kuleleri'nin hemen yanında bulunduğu, emirliği tüm ihtişamıyla sembolize eden dünyanın en lüks ve en şaşaalı otellerinden biri olan Emirates Palace gezisi. Külçe altınların çekilebilen bir ATM barındıran Emirates Palace, altın ağırlıklı iç dekorasyonuyla bir merak konusudur. Daha sonra, Birleşik Arap Emirlikleri'nin muhteşem simgesi olan, "Ulusun Sarayı" anlamına gelen Qasr Al Watan Sarayı*nı ziyaret. Resmi bir binadan çok daha fazlası olan bu bina, kültürel ve mimari bir dönüm noktası olmasının yanı sıra bir bilgi merkezidir. Mimarinin kurallarına meydan okuyan dünyanın en yüksek eğimli gökdeleni olan Capital Gate'in görülmesinden sonra, gün batımında, adını birleşik Arap Emirlikleri'nin kurucusundan alan ve göz alıcı bir mimariye sahip dünyanın en büyük camilerden biri olan Şeyh Zayed Bin Sultan Al-Nahyan Camii* gezisi. Beyaz caminin içinde dünyanın en büyük tek parça el dokuması halı bulunmakta. Avlusu ise bembeyaz mermer zemini, el işi mozaik desenleri ve altın kaplama sütunları ile görenleri hayran bırakıyor. 2006 yılında eğlence ve alışveriş bölgesine dönüştürülen, alışveriş merkezi, su parkı, lüks oteller, Formula 1 pisti ve marina inşa edilerek 2018 yılında tamamlanan Yas Adası'nda yerel bir restoranda akşam yemeğinden sonra, Abu dabi havalimanına transfer.
* Qasr Al Watan Sarayı ve Şeyh Zayed Bin Sultan Al-Nahyan Camii'ne girebilmek için omuzları ve dizleri örten kıyafetler giyilmelidir.

Türk Hava Yolları ile saat 02:15'te hareketle 06:35'te İstanbul Havalimanı'na varış.