Başlangıç Günü
27 Eylül Cumartesi günü saat 22:00'den itibaren İstanbul Havalimanı'nda Türk Hava Yolları'nın kontuarında uçağa kayıt işlemlerinizi yapabilirsiniz.
28 Eylül 2025 Pazar Istanbul - Taşkent
Türk Hava Yolları'nın TK368 no.lu uçuşu ile saat 01:10'da hareketle 07:40'ta Özbekistan'ın başkenti Taşkent'e varış. Karşılamadan sonra, şehir merkezine transfer. Bir otelde kahvaltının ardından, başkentin keşfi için hareket. İpek Yolu güzergahı üzerinde önemli bir ticaret durağı olmasına rağmen Taşkent görkemli şehirler Buhara, Semerkant ve Hiva'ya göre daha mütevazı bir geçmişe sahip. Şehir, Arapların, Samanilerin, Karahanlılar ve Moğol asıllı Hıtaylarının egemenliğine girdi. Timur zamanında, XIV. yüzyılda bir bilim, sanat ve ticaret merkezi olarak en parıltılı dönemini yaşadı. XVI. yüzyılın ikinci yarısında Buhara Hanlığı tarafından ele geçirilen şehir, XVII - XVIII. yüzyıllarda Kazak ve Kalmuklar'ın denetimine geçmiş ve 1809 yılında Hokand Hanlığı topraklarına katılmış. Hokand Hanlığı'nın zayıflaması ile de, 1865 yılında Rus Çarlığı'nın eline geçti ve 1917 Devrimi'ninden sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin bir parçası oldu. 1930 yılında Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin başkenti konumuna yükseldi. 1966 yılında yaşanan yıkıcı depremin ardından kent, büyük ölçüde yeniden inşa edilmiş. Geniş yolları, yeşil alanları, düzenli yerleşimi, sağlam altyapısı ile kent, Sovyet şehir planlamacılığının en önemli örneklerinden biridir. Taşkent, 1991'den beri de bağımsız Özbekistan Cumhuriyeti'nin başkenttir. Şehir turu esnasında, XIX. yüzyıl sanat eserlerinin görülebileceği Uygulamalı Sanatlar Müzesi;Timurlenk'in etkileyici bronz heykeli ile Amir Timur Meydanı; Sovyet döneminde Lenin Meydanı olarak adlandırılan kentin en güzel havuzlarının yer aldığı Bağımsızlık Meydanı; Ali Şir Nevai (Navoi) Opera ve Bale Tiyatrosu binası ile görkemli Tiyatro Meydanı gezilecek yerler arasında. Gezilerin ardından, otelimize transfer ve yerleşme. Öğle yemeği yerel bir lokantada. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
29 Eylül 2025 Pazartesi Taşkent - Semerkant
Sabah, tren istasyonuna transfer ve saat 08:30'da Afrosiyab hızlı treni ile hareketle, saat 10:30'da Zeravşan Irmağı vadisinde bulunan Özbekistan'ın ikinci büyük şehri Semerkant'a varış. Semerkant tarihî kenti dünya kültürlerin kavşağı ve buluşma noktasıdır. Antik Efrasiyab olarak M.Ö. VII. yüzyılda kurulan Semerkant, XIV.-XV yüzyıllar arasında ki Timurlu döneminde nakış gibi işlenmiş, görkemli binalarla donatılarak altın çağını yaşamış. Savaşçı ve sert kişiliğiyle hızla yükselen Timur, Barlas aşiretinin lideri oldu. Gençken bir savaşta yaralanan Timur'un ayağı aksak olmuştu. Bu yüzden düşmanları Timur "Lenk" (Aksak Timur) lakabını taktı. Soylu bir aileden gelmediği için Han olamayan Timur'a Amir denmiş. Timur gerçekten büyük bir stratejist ve muzaffer bir komutan idi fakat imparatorluğunu kurarken acımasız ve gaddar olduğu için çok kan döktü. Ancak fethettiği şehirlerden çok sayıda bilim adamı, mimarı ve sanatçıyı başkenti Semerkant'a getirdi ve yağmalarla ele geçirdiği büyük servetle zamanın en görkemli şehrini ve bilim merkezini yarattı. Büyük torunu Uluğ Bey ise, imparatorluğun bu altın çağına ilim ve irfan kattı.
İki gün boyunca
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Timur'un efsane başkenti ve çevresinin keşfi: Semerkant gezisine gösterişli kapısı ve kubbesiyle Gur Amir olarak adlandırılan ve aynı zamanda bir aile kabristanı olarak kullanılan Timur'un Türbe'si ile başlama. Türbede ayrıca Timur'un oğulları Mîran Şah ve Şâhruh ile birlikte diğer iki torunu Pîr Muhammed Mirza ve Uluğ Bey, hocası Aziz Nur Seyyid Bereke gömülüdür. Daha sonra, Uluğ Bey tarafından kurulmuş ve bizzat kendisinin burada matematik ve astronomi dersleri verdiği yıldızlarla bezeli Uluğ Bey Medresesi, aslan ve ceylan figürleri ile süslenmiş Şir Dor Medresesi ve altın süslemeli Tellakari Medresesi ile çevrili Semerkand'ın Kalbi Registan Meydanı gezisi. Öğleden sonra ise, Timur'un eşi Bibi Hanım için yaptırdığı, çinileriyle ve Kufi yazılarla süslü Bibi Hatun Camii ile geziye devam. Her türlü ürünün bulunduğu, İpek Yolu'nun en büyük pazarlarından olan meşhur Siyab Pazarı'nda serbest zaman. Son olarak da Efrasiyab gezisi. Semerkant şehrinin bilinen ilk yerleşimi Efrasiyab höyüğü 1220'li yıllardaki Moğol İstilası sırasında tahrip edilerek terk edilmiş. Fakat tepede bulunan Şah-ı Zinde Türbesi nedeniyle önemini hiçbir zaman yitirmemiş. 676 yılında Maveraünnehir'de Müslümanlığın yayılmasına çalıştığı sırada öldüğü rivayet edilen Hz. Muhammed'in yeğeni Kasım b. Abbas'ın mezarının etrafında daha sonraki dönemlerde yapılan türbelerle oluşan bu yapılar topluluğu, Kasım bin Abbas'ın şehit olmasına izafeten Şah-ı Zinde (Yaşayan Şah) olarak isimlendirilmiş. Şah-ı Zinde mezarlığı kompleksi gezisiden sonra, otele yerleşme. Öğle yemeği ve akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.
30 Eylül 2025 Salı Semerkant
Kahvaltının ardından,
Dünya Mirası Semerkant'ın keşfine devam. İlk olarak, geleneksel bir kağıt atölyesini ziyaret. Semerkant şehrinin diğer bir özelliği ise dut ağacı liflerinden üretilen meşhur Semerkant kağıdı imalâtıdır. Kağıt, Çin'den, Orta Asya'ya oradan da İran'a geçti. Çin'in dışında ilk defa Semerkant'ta kağıt yapım merkezi kuruldu. X. Yüzyıla kağıt yapımında başka merkezlerin ortaya çıkmasına rağmen Semerkant rekabet edilemez yüksek kaliteli kağıt üreten bir merkez olarak kendi statüsünü korudu. Ardından, Uluğ Bey Rasathanesi gezisi. Dedesinin aksine Ulu Bey ülkeler fethetmekten ziyade, gökyüzü âleminde araştırmalar yapmayı, gök kubbenin sırrını çözmeye çalışmayı tercih etmişti. Timur'un torunu büyük matematikci ve gökbilimci Uluğ Bey tarafından 1428 yılında şehrin yakınlarında bir tepede yaptırılan rasathane, Semerkant'ın bilimde ulaştığı en yüksek noktayı temsil etmekte. 48 metre çapında, 3 katlı ve yaklaşık 30 metre yüksekliğindeki gözlemevi, medresesinde yapılan matematik ve astronomi çalışmalarını pratiğe uygulamak için ve ilim dünyasına sunmak gayesiyle yapılmıştı. Rasathane 1449 yılında Uluğ Bey'in öldürülmesinden hemen sonra dindar fanatikler tarafından kısmen yıkıldı ve kütüphanesi yağmalandı. Yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından, Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler tarafından ziyaret edilen ender yerlerden biri olan 18 metre uzunluğundaki Hz. Danyal'ın kabrini ziyaret. Bir rivayete göre, Timurlenk, XIV. yüzyılda İran ve Irak bölgesini fethe gittiğinde, İran-Irak sınırındaki Sus şehrinde yer alan Hz. Danyal'ın kabrini toprağıyla beraber buraya getirmiş, başka bir rivayet ise kabrinden sadece toprağın getirildiğinden bahseder. Daha sonra, antik kentin tarihine ışık tutan Efrasiyab Arkeoloji Müzesi gezisi. Özbek millî kıyafetleri millet kültürünün ayrılmaz bir parçası. Özbekistan'ın düğün, milli danslar, sanat, tarihi giysi gibi geleneklerini daha iyi tanıyacağınız Tarihi Kiyafetler Tiyatrosu'nda gösteri izleme. Akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.
01 Ekim 2025 Çarşamba Semerkant - Buhara
Kahvaltının ardından, tren istasyonuna transfer ve saat 10:30'da Afrosiyab hızlı treni ile hareketle, saat 12:30'da Kagan istasyonuna varış. Buhara Tren İstasyonu'nun tarihi, Orta Asya'da Trans-Hazar demiryolunun inşa edildiği XIX. yüzyılın başlarına kadar uzanıyor. 1888 yılında demiryolu Buhara'nın yakınlarındaki bugünkü Kagan denilen yerden geçiyordu. 1920'li yıllarda Buhara Demiryolları, eski Buhara Emirliği'nde devrim ve Sovyet iktidarının kurulması sırasında önemli bir rol oynadı. Rusya İmparatorluğu yeni toprakları modern ticaret yollarıyla imparatorluğun merkezine daha hızlı bağlamaya çalıştığından, en mükemmel çözüm demiryollarının inşasıydı. 1922 yılında Kagan'daki tren istasyonunun adı Buhara I olarak değiştirildi ve Buhara şehrindeki terminal istasyonu da Buhara II olarak adlandırıldı. Buhara II istasyonu yalnızca yük taşımacılığı için kullanılmaktadır. Kagan'dan İpek Yolu güney güzergâhı üzerinde bulunan, uçsuz bucaksız Kızılkum Çölü'nün zorlu koşullarını geçen kervanların umutla beklediği, çölün güney ucundaki Zerefşan ırmağının aşağı havzasındaki yemyeşil büyük vaha ve kutsal şehir Buhara'ya transfer. Yerel bir restoranda öğle yemeğinin ardından, Buhara şehrinin keşfi için hareket. Orta Asya'nın en eski şehirlerinden biri olan Buhara, göz kamaştırıcı cami, medrese ve türbeleriyle, bölgenin geçmişine büyüleyici bir pencere açıyor. Orta Asya'daki pişmiş tuğladan yapılmış ilk mimari yapı İsmail Samani Türbesi; Harezm mimarisinin izlerini taşıyan XIV. yüzyıl sonundan kalma Çeşme-i Eyyûb Türbesi; benzersiz süslemeleriyle Bolo Havuz Camii; 1920 yılına kadar Buhara Hükümdarların ikamet ettikleri saray Ark Kalesi (İç Kale); Buhara'nın ruhani atmosferinin en fazla hissedildiği yer Poyi Kalo Meydanı gezilerinin ardından şehir merkezindeki otelimize yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
02 Ekim 2025 Perşembe Buhara
Buhara, Sogdiana ve Maveraünnehir bölgeleri üzerinde iz bırakan tüm etkileri yaşamış. Sasaniler tarafından zulüm görmüş ve buraya sığınan Hıristiyanlar, Nasturiler, Budistler ve Manişeistlerle şehir önemli bir entelektüel ve din merkezi olmuş. İslâmın fethinden sonra, IX. yüzyılın ortasından X. yüzyılın sonuna kadar Samanîlerin başkenti olan Buhara, Fars şiirinin babası Ebu Abdullah Cafer Bin Muhammed Rudeki ve Buhara'nın saray kütüphanesinde okuyan ve Batı'da Avicenna adıyla tanınan en büyük İslam bilginlerinden olan filozof ve hekim Ebu Ali İbn Sina gibi prestijli şair ve âlimlere ev sahipliği yaptı. Uğradığı birçok istila şehri âdeta bir mimarlık müzesine dönüştürdü: 709 yılında Araplar; IX. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar yaşayan, Türk tarihinin Orta Asya'daki temsilcisi olan ve İslamiyeti kabul ederek ilk Müslüman Türk Devleti olan Karahanlılar; 1220 yılında Cengiz Han'ın orduları; 1370 yılında, Tatarlar orduları ile devletin sınırlarını Hindistan'dan Anadolu'ya kadar genişletmiş olan Timur… Buhara, Samanîler ve Karahanlılar zamanında ilk altın çağını yaşamış. Özbek Şeybaniler 1506 yılında Buhara'yı ele geçirdikten ve 1561'de yönetim imparatorluğunun merkezini yaptıktan sonra şehir, Buhara Hanlığı olarak anıldı. XVI. Yüzyılda ise, inşa edilen yeni ticaret merkezleri, kapalı çarşılar, kervansaraylar ve orta Asya'da sanatlarını zirveye taşıyan minyatür ressamları ile Buhara ikinci altın çağını yaşamış. Cengiz Han soyundan olmayan Mangitler 1747'de Buhara'yı işgal ederler. 1785 yılında Buhara Emirliği ilan edilir. Buhara, bir zamanlar barındırdığı 300 caminin bir kısmı artık yok olsa bile, geçmişinin tüm cazibesini koruyabilmiş geleneksel bir şehirdir.
Sabah,
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Buhara'nın tarihî merkezinin yürüyerek keşfine devam: Karahanlılar'dan kalma Orta Asya'nın en eski camii Magaki Attari Camii; Timur'un torunun yaptırdığı Uluğ Bey Medresesi; Şeybaniler zamanında yaptırılan Abdülaziz Han Medresesi; Chor (Dört) Minare Medresesi; Kukeldaş Medresesi, Hanaka Medresesi, Nadir Divan Beyi Medresesi ve Nasreddin Hoca Heykeli'nin bulunduğu Lebi Havuz Kompleksi; Karahanlılar tarafından yaptırılan 47 metre yüksekliteki görkemli Kalon Minare; Kalon Camii; Miri Arap Medresesi; kubbeli çarşılar…
Buhara İpek Yolu üzerindeki şehirlerin bugün de en mistik havaya sahip olanı. "Eğer bir iyilik tohumu dikilirse, yedi yılda büyür ve yedi yüz iyiliğe vesile olur" sözünü söyleyen Bahauddin Nakşibendii Buhara'da yaşamış. Bir zamanlar gayrimüslimlerin içeri alınmadığı için hep gizemli bir kent olarak kalmış. Demiryolunun gelişine kadar "yasak şehir" diye anılmaktaydı. Öğle yemeğinin ardından, Buhara'nın dışında yer alan önemli tarihî eserleri gezmek üzere yola çıkış: Orta-Asya'da İslam dininin kökleşmesinde büyük rol oynayan sufi din adamı Bahauddin Nakşibendi Küllyesi ve türbesi (kutsal edilen kompleks hala bir hac yeri olarak kullanılmakta); doğu ve Rus Mimarisi'nin izlerini taşıyan göz alıcı son Buhara Emiri'nin Yazlık Sarayı olan zarif "Sitora-i-Mokhi-Khosa" gezileri. Eski bir medresede folklorik gösteriler izlemesinden sonra yerel bir restoranda akşam yemeği. Geceleme otelde.
03 Ekim 2025 Cuma Buhara - Hiva
Kahvaltının ardından, Karakum çolünden geçerek Harezm Bölgesi'ndeki masalsı vaha şehir Hiva'ya doğru yolculuk. Öğle yemeği yolda yerel bir restoranda.
Buhara şehrinden 450 km uzaklıkta bulunan Hiva (Hive) coğrafi konumundan ve kültürel değerlerinden dolayı ülkenin diğer şehirlerine göre kendine has mimariye ve oldukça farklı bir havaya sahip. Hiva, önemli bir su kaynağına sahip olduğu için İpek Yolu'nda vazgeçilmez bir etap oluşturmuş. Ahamenid İmparatorluğu'nun bir parçası olan Harezm'de İslam dini şehir, M.S. VII. yüzyılda Arapların eline geçince yayılmaya başlar. XI.-XIII. Yüzyıllar arasında Gazneliler ve Selçuklular zamanında çeşitli Türk boylarının Harezm'e gelip yerleşmeleri bölgenin Türkleşmesini sağlar. 1097 yılında Kutbeddin Muhammed'in, Sultan Sencer tarafından "Harezmşah" olarak Harezm valiliği görevine atanmasıyla, bölgede Harezmşahlar sülalesinin başladığı kabul edilir. XVI. yüzyılda Hiva Hanlığı'nın oluşmasıyla da bölgedeki hâkimiyet el değişir. Harezmşahlar ve Hiva Hanlığı dönemleri yeni başkent statüsüne kavuşan Hiva'nın altın çağını oluşturur. Rus saldırılarını geri püskürten Hive Hanlığı en sonunda 1873'te yenilerek Rusya'nın egemenliği altına girer. Bolşevik Devrimi'nden sonra diğer hanlıklarla birlikte Hiva Hanlığı da kaldırılarak yerine Harezm Sovyet Halk Cumhuriyeti kurulur ve Hiva şehride bu Cumhuriyetin merkezi yapılır. 1924'te Özbek Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlanmasıyla politik önemini kaybeder. Hiva'ya varışı takiben tarihî şehir merkezindeki otelimize yerleşme. Ardından, "gökyüzü altındaki açık hava müzesi" olarak nitelendirilen, ziyaretçilere görsel bir şölen sunan, labirenti andıran yapısıyla çok sıra dışı bir yer olan tarihî şehrin ilk izlenimleri için bir gezinti. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
04 Ekim 2025 Cumartesi Hiva
Binlerce yıllık geleneklerini hala koruyan insanların yaşadığı çölün kapısı Hiva şehri İpek Yolu üzerindeki en önemli duraklardan birisidir. Buradaki aileler eski geleneklerini yüzyıllardır sürdürüyor. Geçmişteki Zerdüştlük dininin çok önemli bir filozofisi olan ekmek yapımı bile hala eski yöntemlerle yapılıyor. Zerdüştlüğün etkilerini Hiva'daki binaların üzerinde görebilirsiniz. Cami ve medreselerde bile farklı dinlere ait motiflere rastlayabilirsiniz. Söz konusu izler, İpek Yolu üzerindeki bu şehrin dinlerin, kültürlerin, filozofilerin kesişme noktası olduğunun bir kanıtıdır.
Gün boyunca, İpek Yolu üzerindeki en önemli duraklardan birisi olan Hiva'daki
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan büyüleyici güzellikteki İçhan Kalesi'nin yürüyerek keşfi. Hiva'nın kalbi olan tarihî İçhan Kalesi, çok iyi korunmuş ve yaklaşık 2.200 metre uzunluğundaki güçlü kerpiç surlarla çevrilidir. Günümüzde toprak rengi ve kızılın hakim olduğu bu kale, yeşil ve mavi çinilerle kaplı medreseler, camiler ve türbelerin parladığı, zamanın durduğu Orta Asya'nın en büyük açık hava müzesidir. İç kalenin burçları ve dört ana kapısı bulunmakta: güney'de Taş Kapı, Batı'da Ata Kapı, Kuzey'de Bahçe Kapı ve XIX. yüzyıla kadar İpek Yolu'da en büyük köle ticaretinin yapıldığı ve tam bir curcunanın hâkim olduğu Doğu'daki Pehlivan Kapı. Eski Kale anlamına gelen Kunya Ark kompleksi, Seyid Alaaddin Türbesi, Muhammed Emin Medresesi, Cuma Camii, Abdullah Han Kervansarayı ve Medresesi, Allakuli Han Medresesi ve Kapalı Çarşısı, Hiva'nın efsanevi kahramanı Pehlivan Mahmud Türbesi, inşaatı bitirilemeyen 26 metre yükseklikteki görkemli Kalta Minor Minaresi, Hoca İslam Camii ve Hiva'nın simgesi 45 metrelik Minaresi, Şirgazi Han Medresesi, Hiva Hanlarının yazlık sarayı Taş Avlu, köle pazarının kurulduğu kalenin doğu kapısı Palvan-Darvaza gezilecek yerler arasında. Öğle yemeği geziler esnasında. Akşam yemeği yerel bir restoranda. Geceleme otelde.
05 Ekim 2025 Pazar Hiva - Karakalpakistan / Mizdahkan - Nukus
Sabah, seyahatin en kuzey noktası olan, kadim Harezm toprakları üzerinde kurulmuş ve Özbekistan topraklarının üçte birini oluşturan Karakalpakistan cumhuriyetinin siyasi, iktisadi ve kültürel merkezi Nukus'a hareket. Özbekistan ve Türkmenistan sınırları içinde kalan, Ceyhun (Amu Derya) Nehri'nin döküldüğü Aral Gölü'nün güneyinde, Kızılkum ve Karakum çöllerinin arasında uzanan Harezm Bölgesi'nde yolculuk. İpek Yolu'nun kalbi Özbekistan'a bağlı özerk bir bölge olan Karakalpakistan'ın başkenti Nukus'a varışta yerel bir restoranda öğle yemeği. Öğleden sonra ise, Özbekistan'ın sanat hazinesi Karakalpakistan Ulusal Müzesi ziyareti için hareket. Bir kazı ekibiyle Karakalpakistan'a gelen İgor Savitsky adında Ukraynalı bir arkeolog, ressam ve koleksyoncu, 1957'de Nukus'a yerleşir. Özbek ve Karakalpak sanatçılarının yanı sıra Sovyet yönetiminin sürgüne gönderdiği avangard sanatçılarının resimlerini ve diğer eserlerini toplar. Sovyet Döneminde yasaklanan Özbekistan'a bağlı Özerk Cumhuriyet Karakalpakistan'ın sanat koleksiyonu Nukus'taki müzede korunuyor. Günümüzde, Savitsky'nin adını taşıyan Karakalpakistan Devlet Arkeoloji, Etnografya ve Sanat Müzesi, St. Petersburg'dan sonra en büyük Rus Avangard koleksyonunu barındırmakta. Bu son derece farklı ve etkileyici müze ziyaretinden sonra, Gyaur-Kala kalesinin kalıntılarının yanında bulunan Karakalpakstan'ın en eski hac yerlerinden biri olan Mizdakhan (Mazdakhan) nekropolü gezisi. Birçok tarihçi Harezm'i, Hıristiyanlık ve İslam'dan çok daha önce ortaya çıkan Zerdüştlüğün (Mazdaizm) anavatanı olarak kabul etmekteler. Antik nekropolde, Zerdüşt (Mazdaizm ve Zerdüştlük) ve İslam gelenekleri iç içe geçmiştir. Mizdahkan antik kenti üç büyük istilayla karşı karşıya kaldı. VIII. yüzyılda Araplar, bölgedeki mevcut din olan Zerdüştlüğü yok etmek ve İslam'ı kurmak amacıyla bölgeyi işgal edip kaleyi ele geçirdiler. Mizdahkan'ın ikinci büyük yağmalanması, Cengiz Han'ın şehri 1221'de işgal etmesi oldu. Üçüncü ve son saldırı 1388'de Timur tarafından gerçekleştirildi ve mezar yerleri dışında her şeyi yok etti. Mizdahkan, yaşayanlar için bir şehir olmaktan çıktı ama ölüler için bugüne dek bir şehir olarak büyümeye devam etti. Efsaneye göre Adem'in mezarı Mizdakhan'da yer almakta olup bu nekropolün kutsal bir yere dönüştürülmesine katkıda bulunmuştur. Bilim adamları, Adem'in Mizdakhan'daki mezarının, Zerdüştlük'te Bilgelik ve Güneş Tanrısı Ahura-Mazda tarafından yaratılan ilk insan olan Gayomard'ın (Gayamaretan) bir mezar yeri olduğunu varsayıyorlar. Akşamüstü Nukus'a dönerek gezinti: Karakalpak şair Berdakh'ın heykeli, belediye binası ve tiyatro göreceğiniz yerler arasında. Etnik olarak Karakalpaklar VI. yüzyılda Oğuz, Kıpçak ve Peçenek gibi Türk boylarının karışması sonucu ortaya çıkmış bir topluluktur. Karakalpak Türkleri'nin %92'si Karakalpak Cumhuriyeti'nde yaşamaktadır. Gezinin ardından, otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
06 Ekim 2025 Pazartesi Nukus - Taşkent
Kahvaltının ardından, havaalanına transfer ve Uzbekistan Hava Yolları ile 1 saat 45 dakikalık bir uçuştan sonra Taşkent'e varış. Şehir merkezine transfer ve Orta Asya'nın en yüksek nüfusuna sahip olmasına rağmen mimari yapısı ve büyük yeşil alanları ile en güzel şehirlerinden biri olan Taşkent'in keşfine devam. İlk olarak, Taşkent'in kutsal kalbi Hast İmam (Hazreti İmam) Meydanı gezisi: XVI. yüzyılda Şeybaniler zamanında Taşkent'i yöneten Timur'un torunları tarafından inşa edilmiş Barak Han Medresesi; baş Cuma Cami olarak kullanılan Tila Şeyh Camii. Cami'nin kütüphanesinde Irak seferinden dönen Timur tarafından Semerkant'a getirilen, Halife Osman'ın VII. yüzyıldan kalma orijinal Kur'an-ı Kerim'i sergilenmekte... Daha sonra, hala ticarette taşıdığı önemi gözlemleyebileceğiniz Juva Meydanı'ndaki tarihî Chorsu Çarşısı; 1978 yılında hizmete giren ve Orta Asya'nın ilk metrosu olan, her istasyonu farklı mimari biçimlerde yapılmış ayrı bir tarzda dekore edilmiş olan Taşkent metrosu gezilecek yerler arasında. Öğle yemeği geziler esnasında yerel bir restoranda. Otele yerleşmenin ardından son alış verişleri yapabilmeniz için serbest zaman. Yerel bir restoranda veda yemeğinden sonra geç vakitte, Taşkent Havalimanı'na transfer.
07 Ekim 2025 Salı Taşkent - İstanbul
Türk Hava Yolları'nın TK371 no.lu uçuşu ile saat 02:30'da İstanbul'a hareket. Saat 05:45'te İstanbul Havalimanı'na varış.