Sabah, 06:30'da Kadıköy Evlendirme Dairesi önünden, 07:00'de Mecidiyeköy, Aslı Börek Önünden, 07:15'de Bakırköy, Ömür Durağından (E-5 üzerinde), Homeros' un "Bin Pınarlı İda Dağı" olarak bahsettiği, Kuzey Ege'nin incisi Kazdağları' na doğru yola çıkıyoruz. Varışta Truva Müzesi'nin yakınındaki Olea restoran'da öğle yemeği. Öğleden sonra
Troya Antik Kenti ve Müzesi gezisi: MÖ 3000 yılına kadar uzanan tarihi geçmişi ile dünyanın en ünlü arkeolojik alanlarından biri olan ve
Homeros'un İlyada Destanı'nda bahsedilen
Troya Savaşı'nın yapıldığı yer olarak da bilinen, 1998 yılında
Dünya Miras Listesi'ne giren Troya Antik Kenti ve açıldıktan bir yıl sonra, dünyada görülmesi gereken 100 yerden biri olarak gösterilen yeni Troya Müzesi, Lalehan Utkan'ın anlatımıyla günümüzü taçlandırıyor.
Ardından. Troya Ören yerinin hemen yanındaki
"Asarlık Tepe" ya da
"Hisarlık" olarak bilinen, 93 Harbi'nden sonra Bulgaristan'ın Servi köyünden gelen göçmenlerin yerleştirildiği, kimi kaynaklarda
"11. Troya yerleşimi" olarak ifade edilen ve 2018 Troya Yılı kapsamında düzenlenen çalışmalar sonucu bir arkeo-köye dönüştürülen ve ünlenen
Tevfikiye Köyü'nü gezisi. Daha sonra, konaklamak üzere, doğası ve mitolojisiyle Çanakkale ilçeleri arasında özel bir yere sahip olan
Bayramiç'e geçiyor ve Konak Otel'e yerleşiyoruz. Akşam yemeği Hacı Kayyum Restoran'da.

Sabah, güne güzel bir köy kahvaltısı ile başlamak için yakındaki,
Skepsis Antik Kenti'ne komşu
Çaldağ Köyü'ne gidiyor ve köy meydanında, köylülerin bizim için hazırladığı hakiki bir köy kahvaltısının tadına bakıyoruz. Daha sonra, Kazdağları' nın kalbine saklanmış, henüz turist kalabalıkları ile tanışmamış köylerin keşfine ilk olarak Çaldağ gezisi ile başlıyoruz.
Daha sonra, antik kaynaklara göre
"yüksek yer, doruk" anlamına gelen ve 450 yılı kayıtlarında
Gérgis ya da Gergitha olarak geçen, bugünkü adı
Karıncalık olan Türkmen köyünde Cemevi'ni ziyaret ederek, köyün yaşlılarından en güzel deyişleri dinliyoruz.
Öğlen yemeği için,
Troya Savaşı'nın sebebi olarak gösterilen güzellik yarışmasının yapıldığı yer olduğuna inanılan
Ayazma Pınarı Tabiat Parkı'na geçiyoruz. Deniz seviyesinden 490 m yükseklikte ve aynı zamanda
Kaz Dağları'nın kuzey girişini oluşturan tabiat parkında yürüyüş yapıyoruz ve gözleme çeşitlerinden tadıyoruz.
Öğleden sonra, Kazdağları'nın ortasında, ilk kez Bayramiç'in 18 km. güneydoğusundaki Evciler köyü yakınında kurulan, sonradan da Bayramiç'in 10 km. doğusuna taşınan
Skepsis, bugünkü adıyla
Kurşunlu Köyü'ne uğrayarak Bayramiç'e dönüyoruz.
Bayramiç doğumlu Mehmet Akif Ersoy'un çocukluk yıllarının geçtiği, 2016'da yeniden inşaa edilen Mehmet Akif Ersoy Evi'ni görüyoruz. İki katlı bu ev, Vatan Şairi Akif'in anılarının yaşatılması amacıyla müzeye dönüştürülmüştür. Ardından, 1792 yılında inşa edilen, Mehmet Akif Ersoy'un babası Tahir Efendi'nin imamlık yaptığı ve Mehmet Akif'in kuran eğitimini aldığı
Taşköprü Camii'ni ziyaret edip alışveriş için serbest zaman veriyoruz. Akşam yemeği, yerel bir salaş meyhanede. Konaklama Konak Otel'de

Gezimizin son gününü, Kazdağları'nın güney yamaçlarında, daha bilinir köylere ayırdık.
Sabah kahvaltı sonrası Osmanlı döneminde kurulmuş eski bir köy
Behramkale Köyü'nü ziyaret ediyoruz. Assos mimarisinin taş işçiliğinin güzel örneklerini görebileceğimiz köyün, antik kent surları içinde yer alması ile dikkat çekiyor.
Assos'taki en önemli yapılardan biri olan ve MÖ 6. yüzyılda inşa edilen, kentin koruyucusu olarak bilinen Tanrıça Athena'ya adanmış Athena Tapınağı'nın bulunduğu
Assos Antik Kenti'ni ziyaret ediyoruz.
Ardından, 1980'li yıllarda, büyük kent yaşamından kaçan bir grup tarafından keşfedilen
Adatepe'ye gidiyoruz. Bir grup, köyde harabe sayılabilecek yapıları satın alarak, geleneksel mimariye sadık kalıp yaşanılan mekânlara dönüştürmüşlerdir. 1989 yılında kentsel Sit Alanı ilan edilen köy, bölgedeki tek korunan köy olma özelliğini de taşımaktadır.
Hemen yakınında bulunan ve
"Zeus Altarı" olarak ünlenen, çevreye hâkim bir tepede olan sunak yerinde, taş bir oda ve su dolu bir sarnıç bulunmaktadır. Zeus Sunağı'nın bulunduğu tepeye çıktığınızda, doyumsuz bir manzara ile karşılaşırsınız; kıyısındaki köylerden dört mevsim dumanlar yükselen Edremit körfezi, Ayvalık civarındaki adalar ve bütün baştan çıkarıcılığıyla Midilli adası durmaktadır. Homeros, Troia Savaşı'nda Baştanrı Zeus'un savaşı buradan izlediğini söylemektedir.
Öğle yemeğimizi Adatepe'de aldıktan sonra yönümüzü
Yeşilyurt Köyü'ne çeviriyoruz.
Kazdağları'nın eteklerinde, hem deniz hem de dağ turizminin eşsiz birleşimini sunan Yeşilyurt Köyü, sık bitki örtüsüyle çevrili ve denize sadece 3 km uzaklıkta bulunan bir oksijen çadırıdır. Yeşilyurt Köyü, badem ağaçları ve şifalı bitkilerle bezenmiş yamaçları, baş döndürücü kokular saçan çiçek ve otlarıyla astım ve kalp hastaları için doğal bir şifa kaynağıdır. Köy meydanında bulunan tarihi cami, Yunan ustaların elinden çıkan mimarisiyle dikkat çeker ve mimari açıdan hem cami hem de kilise görünümü sunar. Yeşilyurt köyünün, anıtsal çınar ağaçlarının gölgesindeki kahvehanesinde, bir çay molasının ardından, İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz. Dönüş yolunda,
Koruköy'de bir mola vererek, Yükseltan bağ evinde, şarap ve peynir degüstasyonu yaptıktan sonra yola devam ederek 23.00 civarı İstanbul' a varıyor ve sizleri aldığımız noktalara bırakarak, bir sonraki gezimizde buluşmak dileği ile vedalaşıyoruz.