13 Kasım 2025 Perşembe İstanbul - Urfa - Göbeklitepe - Karahantepe - Soğmatar - Harran
İstanbul, Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan, saat 05:55'de, Pegasus Hava Yolları'nın PC2420 no.lu uçuşu ile Şanlıurfa'ya hareket ve 07:40'da varış
Saat 08:00'de Şanlıurfa Havalimanı'nda buluşma ve iyi bir kahvaltının ardından, 2018 senesinde
Dünya Mirası listesine dahil edilen
Göbeklitepe'ye hareket. Dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu olan Göbeklitepe, araları taş duvarla örülü T biçimindeki 10 - 12 yuvarlak planda dizilmiş dikilitaş ve merkezine yerleştirilmiş daha yüksek boyda iki dikilitaştan oluşmakta. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartma ya da oyularak betimlenmiş. Bu kompozisyonun, bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj ifade ettiği düşünülmekte. Sonuçta, buranın bir yerleşim yerinden ziyade bir kült alanı olduğu savı güç kazanmakta. Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına yakın olan son avcı grupları tarafından inşaa edilmiş olduğu düşünülmekte ve tüm bu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmakta. Göbeklitepe gezisinden sonra, 1997 senesinde keşfedilip, 2019 senesinden beri kazılan ve ziyarete yeni açılan
Karahantepe'ye doğru yola devam. Burada da, Göbeklitepe'ye benzer, 250 den fazla, insan ve hayvan tasvirleri içeren anıtsal boyutta dikilitaş bulundu. Karahantepe'de, Göbeklitepe'de öne çıkan hayvan betimlerinin yanısıra daha çok insan tasvirleri ön plana çıkmakta. Gezinin ardından
Soğmatar'a doğru yola devam ve öğle yemeği. Soğmatar'ın adı, Arapça yağmur demek olan "Matar" sözcüğünden gelir. Kışın bol yağmur alan bölgedeki çok sayıdaki sarnıç, dağlarda otlatılan koyun ve keçi sürülerinin yaz aylarındaki su ihtiyacını karşılamaktaydı. Bu nedenle köy günümüzde de "Yağmurlu" adıyla anılmakta. Hz. Musa'nın burada çiftçilik yaptığına ve köy içerisindeki kuyulardan birinin Hz. Musa'nın mûcizevi asası tarafından açıldığına inanılmaktadır. Araştırmacılar, köyün ortasında yer alan höyük, Soğmatar'ın milattan önceki çağlara uzanan tarihini gün ışığına çıkartacak belgeleri içerisinde barındırdığını ve burada yaşayanların Assur ve Babillilerin politeist inancından gelen ve ay, güneş ve gezegenlerin kutsal sayıldığı Pagan dine inandıklarını ileri sürmektedirler. Aynı çerçevede, köyün üstündeki açık hava mabedi "Kutsal Tepe"nin batısında ve kuzey batısındaki tepelerde yer alan 7 adet yapının Güneş, Ay, Satürn, Jüpiter, Mars, Venüs ve Merkür tanrılarını temsil eden tapınaklar olduğu söylenmektedir. Köy ve çevresindeki geziden sonra yola devam ve
Kuzey Mezopotamya'nın en eski yerleşimlerinden ve ilk bilim merkezlerinden olup, Dünya'nın ilk üniversitesini barındıran
Harran'a varış. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. 2.000 başlarına ait çivi yazılı tabletlerde rastlanır. M.Ö. 2.000'in ortalarına ait Hitit Tabletleri'nde, Hitit'lerle Mitanni'ler arasında yapılan bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının şahit tutulduğu belirtilmektedir. Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmasında dolayı Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların önemli uğrak yerlerinden biri idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan ticaret binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştı. Bu da burada zengin ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur. Harran, Ay, Güneş ve Gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin (Sabiizm) önemli merkezi olmasıyla tanınırdı. Bu nedenle Harran'da Astronomi ilmi çok ilerlemişti. Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi Harran Ekolü'dür. Günümüzde ise, zamanla çölleşen Mezopotamya Ovası yüzünden fakirleşen Harran, GAP ile yeniden canlanmakta fakat, üçbin yıllık geçmişi olan ve Harran'ın simgesi durumuna gelen koni biçimindeki Mezopotamya Evleri, maalesef şehirleşme karşısında yok olma tehlikesi altına girmekteler. Bu ilginç kasabayı ve antik kentin harabelerini gezdikten sonra uygarlığın beşiği Şanlıurfa'ya doğru yola devam. Varışta otele yerleşme.
Akşam yemeği, yöresel yemekler ve müzikler eşliğinde geleneksel ''Sıra Gecesi''.
14 Kasım 2025 Cuma Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi - Balıklı Göl - Birecik - Halfeti - Zeugma - Gaziantep
Son senelerde, gerek Mezopotamya Kapıları'nda tesadüfen bulunan höyüklerde, gerekse sit alanlarını yeni yapılan barajların sularından kurtarmak için yapılan kazı ve araştırmalarda bulunan harika eserler iki devasa ve çok güzel müzenin yapılmasına neden oldu: Gaziantep ve Şanlıurfa Arkeoloji müzeleri. Birinde Zeugma'nın muhteşem villalarının mozaikleri, öbüründe ise Göbeklitepe'nin kült yapıları modern tekniklerle sergilenmekte. Sadece bu iki müze bile önemli bir seyahat nedeni olmaya yeterli. Birde buna yenilenen Adana Arkeolojik Müzesi, ilginç Yesemek Hitit Heykel Atölyesi, muhteşem Göbeklitepe, Karahantepe, Soğmatar, Zeugma gibi ören yerleri ile tarihte bir çok defa el değiştiren, önemli bir konuma sahip Ravanda Kalesi ve Kilis'in gizemli sokakları gibi ilgi odakları eklenince, bu yolculuğu son derece cazip kılıyor. Tabii Arslantepe'nin olağanüstü güzellikteki Neo Hitit dönemi kalıntılarınıda unumamak lazım. Bütün bunlara şehirlerin tarihi dokuları ile yöresel lezzetleri eklenince, ortaya kaçırılmaması gereken, dopdolu geçireceğiniz uzun bir hafta sonu programı ortaya çıkmakta...
eçilebilir en sığ yerinde olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölgede bulunması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuş. Roma İmparatorluğu'nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu'nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80.000 nüfusa ulaşan Zeugma'da, Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir. Bu büyük nüfus ile Zeugma dünyanın en büyük kentlerinden biri haline gelir. Yapılan kazı çalışmalarında A, B ve C olarak üç bölümde incelenen şehrin villaları ve çarşılarının bulunduğu A ve B bölümleri bugün Birecik Hidroelektrik Baraj gölü altında bulunmaktadır. Henüz kazı yapılmamış C bölümünde ileride bir açık hava müzesi oluşturulması planlanmaktadır. Zeugma gezisinden sonra
Gaziantep'e doğru yola devam ve varışta otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
15 Kasım 2025 Cumartesi Gaziantep - Zeugma Müzesi

Sabah, kahvaltıdan sonra, 2011'de açılan Zeugma Mozaik Müzesi ziyareti.
Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi gerek yapısal kompleksi gerekse içinde yer alan eserleri açısından dünyanın en önemli müzeleri arasında yer almakta. Müzenin koleksiyonunda Roma ve geç antik döneme ait 2.748 m
2 mozaik ve 140 m
2 duvar resmi bulunmakta. Bu eserler, Zeugma Antik Kenti'nin, nehre bakan teraslardaki, zengin tüccarların villalarından gelmekte. Müzede mozaik ve freskler dışında, bir çok değerli eser sergilenmekte. Bunlardan bronz Mars heykeli, sergilenen önemli parçaların başında gelir. Ayrıca dünyaca ünlü
Çingene Kızı mozaiği' ni de burada görebilirsiniz. Gezinin ardından, öğle yemeğinde, Gaziantep mutfağının bir lezzet durağı olan
Dukat Kebap'ta Beyran tadımı. Öğleden sonra,
Gaziantep'in tarihi dokusunu keşfetmek için Tarihi Evleri, Sokakları, Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten ve Pişirici Mescidi Kesteli gezisi. Gaziantep Kastelleri su mimarisinin dünyada benzeri bulunmayan eşsiz örnekleridir. Bunlar bir çok işlevi bulunan yapılar olarak inşa edilmiş. Türk Mimarisi'nde sadece Gaziantep'te bulunan bu yapılar kısmen veya tamamen yer altında bulundukları için pek dikkati çekmemişler. Gaziantep şehir merkezinden geçen Alleben Deresi gibi bir su kaynağına sahip olmasına rağmen, tarih boyunca yeraltı su kaynakları bakımından fakir bir şehir olmuş. İnsanlar buldukları suyun buharlaşma veya başka bir yolla kaybolmasını önlemek için yerin altından açtıkları ''Livas'' denilen kanallarla suları belli bir merkeze toplamışlar ve bu merkezden de şehre dağıtmışlar. Genel olarak cami altlarından geçen su kanallarının belli bir noktasına yüzeyden 30-40 merdivenle inilen ve adına ''Kastel'' denilen; içinde tuvaleti, yıkanma yeri, dinlenme ve abdest alma yerleri, hanımların çamaşır ve yün yıkama mekanları ve bazılarında namaz kılma alanlarının da bulunduğu genişçe mağaramsı boşluklar oluşturulmuş. Gezeceğimiz
Pişirici Mescidi Kasteli bunların en önemli örneklerinden biridir. Tahmis Kahvesi veya Zahter Çayını tatmak, Lezzetli Baklavalardan alabilmek için şehrin tarihi merkezinde serbest zamanın ardından otele dönüş.
Akşam yemeği, Gaziantep mutfağının kebab ve baklavalarını tadacağınız otantik ve lezzetli bir restoran olan
Küşlemeci Mehmet Usta Lokantası'nda. .
16 Kasım 2025 Pazar Gaziantep - Ravanda Kalesi - Yesemek Açık Hava Müzesi - Karatepe/Aslantaş

Sabah, kahvaltıdan sonra, otelden
Ravanda Kalesi'ne doğru hareket. Yüksek bir tepenin üzerinde, harika bir manzaraya hakim bir konumda bulunan
Ravanda Kalesi Kilis'e yakın Belenözü Köyü yakınlarındadır. İlk yerleşimi Yesemek Heykel Atölyesi'ne yakınlığından dolayı Hititlere kadar tarihlenen Kale, sonrasında Memluklular, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde de kullanılmış. Kalenin varlığından ilk kez Haçlılar döneminde bahsedilir. 11.yüzyılda, 1.Haçlı Seferi esnasında, Ravanda Kalesi Selçukluların egemenliği altındadır, ancak 1098 yılında Urfa Haçlı kontluğu'nun kurulmasıyla 54 yıl Haçlı hâkimiyetinde kalır. Urfa'yı Antakya'ya bağlayan önemli bir yol üzerinde bulunan Ravanda Kalesi, Afrin Çayı'nın önemli bir geçit yeri konumundadır. Uzun süre Memluk egemenliğinde kalan Ravanda Kalesi, Yavuz Sultan Selim'in 1516 yılında, kalenin çok yakınlarında Mercidabık zaferini kazandıktan sonra Osmanlı egemenliğine geçer. Günümüzde, keyifle gezilen bir tarih mirasıdır. Kale gezisinden sonra ,
Yesemek Açık Hava Müzesi ziyareti. Yakındoğu'nun en büyük açıkhava heykel atölyesi olarak, içerisinde halen çok sayıda heykel taslağı bulunmasının yanısıra, atölyeden elde edilen bilgilerle, taş blokların taşocağından kesilmesinden, değişik türde heykellerin taslak haline getirilmesine kadar, pek çok aşamanın öğrenilebilmesi nedeniyle benzersiz olan, antik dünyanın sanat merkezi
Yesemek, Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'nde yer almaktadır. Yesemek, M.Ö. 14. yüzyıl ile 7. yüzyıllar arasında, yakındoğunun en büyük taş ocağı ve heykel işleme atölyesidir. Yerli halk Hurriler'in çalıştığı atölye, bölgenin Hitit hakimiyeti altına girdiği, M.Ö. 2000 yılının ikinci yarısında, İmparator I.Suppiluliuma zamanında işletmeye açılmış. M.Ö. 1200'lerde yaşanan deniz kavimleri saldırısının ardından faaliyetleri zayıflayan atölye de, M.Ö. 9. yüzyılda Geç Hitit Krallıkları ile çalışmalar tekrar yoğunlaşmış ve bu ikinci dönemde özellikle, Hitit, Suriye, Arami ve Asur sanat unsurları ağırlık kazanmış. Oriantalizm adıyla anılan bu üslup, batıda gelişmeye başlayan Ege kültürlerini etkileyerek Yunan sanatının çekirdeğini oluşturmuş. M.Ö. VIII. yüzyılın son çeyreğinde, Asurlular tarafından faaliyetine son verildiği bilinen atölyede, adeta zaman donmuş gibi, her şey olduğu yerde kalmış, Yesemek gezisinin ardından öğle yemeği ve
Karatepe'ye doğru yola çıkış. 1945 yılında bir gezi sırasında Prof. Helmuth Theodor Bossert, o zaman henüz asistan olan Halet Çambel, Nihal Ongunsu ve Muhibbe Darga'nın birlikte
Aslanlı Taş'ı keşfeder, daha sonra bu taşı aklından çıkaramayan Prof. Bossert bu konuda çalışmaya başlar ve Dr. Ludwig Budde ile 1954 yılında kazı alanında çalışmaya başlarlar. Ören yerinin adını da Prof Bossert verir. Aslantaş Barajı Gölü Kıyısında 55.000 m2 büyüklüğün de ve Milli Park içerisinde yer alan açık hava müzesi 2007 yılında ziyarete açılmıştır. Bu alan son Hitit dönemine rastlayan M.Ö. 8 yy'da kendisini "bölge hükümdarı" olarak tanıtan Asativata tarafından kuzeyden gelecek saldırılara karşı bir sınır kalesi olarak yaptırılmış. Karatepe'yi gezdikten sonra Adana'ya doğru yola devam. Varışta şehir merkezindeki Divan Otel'e yerleşme.
Akşam yemeği, şehrin çok yakınında,
portakal bahçelerinin ortasında, Adana sokak lezzetlerinin tadımı.17 Kasım 2025 Pazartesi Adana -Tarsus - İstanbul

Sabah,
Antik Kilikya'nın en önemli şehri olan Adana'yı tanımak üzere şehir merkezine doğru yola çıkış. İlk olarak, 1924 yılında, Cumhuriyetin ilanından hemen sonra kurulup Türkiye'nin en eski on müzesinden biri olan
Adana Arkeoloji Müzesi gezisi. Müze, çok kısa bir süre önce eski bir fabrikadan dönüştürülen yeni binasına taşındı ve son olarak mozaik bölümüyle birlikte sahib olduğu eserlerin tamamı na yakını burada, son derece modern tekniklerle sergilenmekte. Müze gezisinin ardından Adana'nın keşfine devam: 4.yüzyılda yapıldığı bilinen 319 metre uzunluğunda ve 13 metre yüksekliğindeki yuvarlak kemerli
Taşköprü; bugün Atatürk müzesine ev sahipliği yapan
Suphi Paşa Konağı; anılarda keyifli bir yolculuk yapacağınız
Adana Sinema Müzesi; Ulu Camii; Yağ Camii; ülkemizin en büyük saat kulesinin bulunduğu
Büyük Saat Meydanı; her köşesinden kebab dumanları yükselen
Kazancılar Çarşısı; 1540 yılında, klasik Osmanlı medreseleri planında yapılmış
Ramazanoğlu Medresesi tarihi şehirde gezilecek yerler arasında. Gezinin ardından, Adana'ya özel ev yemeklerini tadacağınız, sizler için özel olarak hazırlanmış öğle yemeği. Öğleden sonra, Tarsus'a doğru yola devam ve tarihi ve coğrafyası ile Neolitik dönemden beri çeşitli kültürlerin kaynaşma noktası olan ve
Antik Kilikia'da stratejik bir öneme sahip
Tarsus'un keşfi. Asurlular, Persler ve Yunan medeniyetlerinin iz bıraktığı bir yer olan Tarsus, bir zamanlar hıristiyanlar için oldukça önemli bir dini merkezdi. Şehir turuna, erken hıristiyan misyonerleri arasında Aziz Pierre ile birlikte en çok tanınan ve en etkili isimlerden olan Tarsus doğumlu Aziz Paul'un inşa ettirdiği söylenen kilise ile başlayacağız. Kilisenin tavanında Hz. İsa, dört İncil yazarı ve melek fresklerinin tasvir edilmiş. Kilisenin hamisi Aziz Paul'ün Hristiyanlık aleminde, dinin Kudüs'ten Anadolu'ya ve buradan da Avrupa'ya yayılmasında çok önemli bir rol oynadığı için ayrıcalıklı bir yeri vardır ve bu nedenle Tersus Hristiyanlar için önem arzeder.
St. Paul Kilisesi ve kuyusu ruhani bir merkez olarak mevcut geleneksel kent dokusu ile bütünleşmiş biçimiyle, 2000 yılında
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne alınmıştır. Daha sonra, Cami-Nur adıyla anılan 16.yüzyıldan kalma
Ulucami, Makam-ı Şerif Camii ve Yahudileri Babil esaretinden kurtaran peygamber olarak bilinen
Peygamber Danyal'ın Kabri, St Paul Kuyusu, Antik yol ve
Kleopatra Kapısı ile tarihi Tarsus evlerini gezerek,
Tarsus Şelaleleri'nde çay molası ve Havalimanı'na transfer:
Pegasus Hava Yolları'nın 20:40'ta kalkan PC2095 no.lu uçuşu ile Sabiha Gökçen Havalimanı'na hareket ve 22:15'te varış.