
Türk Hava Yolları'nın TK1873 no.lu uçuşu ile saat 06:50'de İstanbul Havalimanı'ndan hareket ederek 08:45'te Milano Malpensa havalimanına varış. Özel tur otobüsüyle hareket ederek, Bergamo'ya doğru yola çıkış. 2023 İtalya Kültür Başkenti ilan edilen Bergamo'ya varışı takiben, modern aşağı şehir olan "Città Bassa" dan "Città Alta" olarak adlandırılan Bergamo Yukarı Şehri'ne çıkış. Keyifli bir öğle yemeğinden sonra, Kuzey İtalya'nın biraz da Orta Avrupa görünüşlü bir şehir olan Bergamo gezisi. Burası bir Orta Çağ akropolünü barındıran güzel bir kent. Alp Sıradağları'nın eteklerindeki Bergamo stratejik konumu sayesinde, vadi ve dağ arasındaki ticaret monopolü sağlamakta idi. Güçlü surlarının içindeki Bergamo'nun yukarı şehri Orta Çağ, rönesans ve barok yapıları barındırmakta. Görkemli binalarıyla "Città Alta"nın özünü temsil eden yer ise hiç kuşkusuz Piazza Vecchia dır. Bu şehrin bir diğer mühim unsuru ise, Osmanlı'nın müzik tarihinde önemli bir yer tutan Donizetti ailesinin kenti olması. "Città Alta" yukarı şehir gezisi sırasında, Donizettiano olarak adlandırılan Gaetano Donizetti eski Müzik Enstitüsünün bulunduğu Domus Magna binasının önünden geçerek çok güzel bir Barok bazilikası olan ve içinde ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti'nin anıt mezarının bulunduğu Santa Maria Maggiore'yi ziyaret. La Rocca adı verilen kaleden eski ve yeni Bergamo'nun enfes manzarasını seyredebilirsiniz. İtalya'nın en hoş, küçük meydanlarından biri olan Città Alta'nın canlı merkezi Piazza Vecchia'nın etrafında önemli yapıtları görebilirsiniz. İtalya'nın en güzel şehirlerinden biri olan Verona'ya doğru yola hareket. Akşamüstü varışı takiben, şehir merkezinde bulunan otelimize yerleşme. Akşam yemeği, Rönesans döneminin izlerini yansıtan eski bir sarayın içinde bölgenin tipik lezzetlerini tadabileceğiniz bir restoranda. Geceleme otelde.

Sabah, Verona'dan 40 kilometre uzaklıkta bulunan, Retrone ve Bacchiglione nehirlerinin kesiştiği noktada kurulu olan Vicenza gezisi için hareket.
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Vicenza klasik Roma mimarisinden esinlenen, 1508-1580 yılları arasında yasamış olan, XVI. yüzyılda mimarinin çehresini değiştiren ünlü Rönesans mimarı, Andrea Palladio'nun izlerini taşımakta. Emsalsız bir görünüşe sahip Vicenza'da Palladiana Bazilikası ve Loggia del Capitanio ile Piazza dei Signori Meydanı, Olimpico Tiyatrosu, Corso Andrea Palladio, Palazzo Chiericati sarayı gibi şehrin en güzel eserlerini ve alanlarını keşfedebilirsiniz. 1580 ile 1584 yılları arasında tahtadan yapılmış olan yarım elips biçimindeki ve sahne arkasındaki muhteşem mimari süslemelerle dikkat çeken Olimpico Tiyatrosu, günümüze kadar kalan en eski Rönesans tiyatrosu olup gizli bir mücevherdir. Gezinin ardından Verona'ya dönüş. İtalya'nın vazgeçilmez lezzeti "pizza" dan oluşan geç bir öğle yemeği. Ardından, S şeklinde şehrin içinden akan Adige Nehri üzerine, İtalyan Alpleri'nin eteklerinde stratejik ve mükemmel bir konumda kurulu, köprülerle çevrilmiş, âdeta bir Orta Çağ hikâyesinden fırlamış gibi duran romantik Verona'nın dar sokaklarında gezerek, zengin kültürel yapısı ve görkemli mimarisiyle
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan büyülü şehrin geçmişini tanıma. Shakespeare'in aynı adlı ölümsüz aşk öyküsü eserinin kahramanları Romeo ve Juliet'in izini sürerek, Juliet'in yaşadığı iddia edilen evi (Casa Di Giullietta) görüp, antik Roma döneminden kalan Arena'nın önünden geçerek kentin dar sokaklarında ve kaynağını Alplerden alarak Verona'dan geçen Adige Irmağı kıyısında yürüyüş. Akşam yemeğini, bu harika şehirde arzu ettiğiniz gibi dolaşabilmeniz veya dilediğinizi yiyebilmeniz için serbest bıraktık.

Sabah, Verona'nın batısında bulunan ve kuzeyinde Alplerlerin sarp yamaçlarının yükseldiği, muazzam bir doğal güzellik sunan İtalya'nın en büyük gölü, Garda'nın doğu kıyısına doğru hareket. Etrafındaki surlarıyla âdeta bir Orta Çağ kasabası görünümünü veren Lazise'ye varış. Kentin daracık sokaklarında gezintinin ardından, ünlü şaraplara adını veren, Bardolino'ya doğru yola devam. Lazise gibi Garda Gölü'nün doğu kıyısında yer alan Bardolino'nun göle hakim tepelerinde bulunan Zeni şarap imalathanesindeki şarap müzesi gezisi. Garda Gölü'nün güneydoğu kıyısında yer alan İtalya'nın önemli şarap apelasyonlarından biri olan "Classico bölgesi" şaraplarının tadımı. Göl kıyısındaki çok güzel bir kasaba olan Bardolino'yu gezdikten sonra, öğle yemeği için tarihî merkezde serbest zaman. Daha sonra, Peschiera üzerinden Garda Gölü'nün güneyine doğru yola devam. Roma döneminden beri bir sayfiye yeri ve kaplıca merkezi olan ve ünlü opera sanatçısı Maria Callas'ın da tatillerini geçirdiği bir villasının bulunduğu Garda Gölü'nün İncisi Sirmione'ye varış. Üstünde yer aldığı dört kilometre uzunluğundaki yarımadanın ucunda bulunan büyülü, huzur dolu atmosferiyle Sirmione'nin tarihi merkezinde gezinti. Veronalı della Scala ailesi tarafından yatırılan, şehrin girişinde stratejik bir yerde konumlandırılmış Rocca Scaligera kalesi, hendek ile çevrilmiş olup Sirmione'nin en bilinen yapısıdır. Limon bahçeleriyle de ünlü olan bu şirin kasabada dolaştıktan sonra ve enfes manzaralar eşliğinde gölde tekne turunun ardından akşamüstü, Verona'daki otelimize dönüş. Akşam yemeği en eski İtalyan yemek mekanlarından biri olan bir restoranda. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından, Orta Çağ'dan Rönesans'a geçişi en iyi şekilde simgeleyen kentlerden biri olan, sanat ve bilimle harmanlanmış atmosferiyle dikkat çeken Padova'yı (Padua) gezmek üzere hareket. Şehri süsleyen Piazza Signori, Piazza delle Erbe gibi Orta Çağ meydanları ile Rönesans'ın Avrupa'daki öncü simgelerinden biri, Giotto'nun eseri Scrovegni Şapeli karşısında hayran kalmamak mümkün değil. Bir yanda Orta Çağ'da, 1222 yılında kurulmuş olan İtalya'nin ikinci eski üniversitesi, diğer yanda Orta Çağ düşüncesinden çekmediği kalmayan ve Engizisyon tarafından yargılanan Galileo'nun bu üniversitede ders vermiş olması. Rönesansın ilk çıkış merkezlerinden biri olan Venedik'in gölgesindeki bu kentte pek çok önemli yapıyı göreceğiz: ilk olarak, freskleriyle
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan Scrovegni şapeli'ni ziyaret. Üstad Giotto'nun şaheserlerinden, Rönesansın dünyadaki en eski örneklerinden biri olan ve Banker Scrovegni tarafından üstada ısmarlanmış bu kilisenin enfes freskleri XIV. yüzyılın en dikkat çekici örnekleri arasındadır. Piazza Signori ve Piazza delle Erbe'yi gezdikten sonra, Truva Savaşı sonrası halkıyla birlikte yola çıkarak Padova'ya ulaştığı ve bu kenti kurduğu söylenen Antenor'un mezarının önünden geçerek San Antonio bazilikası'na doğru yürüyüş. Burası, aslen Portekizli olduğu sanılan, ancak XIII. yüzyılda İtalya'da, Padova'da yaşayan azize adanmış, Hıristiyan dünyasının hac merkezlerinden biri olan bazilikayı gezdikten sonra Avrupa'nın en büyük meydanlarından biri ve tüm İtalya'nın en güzel meydanlarından biri olan elips şeklindeki Prato della Valle'yi görülmesi. Çevresindeki heykeller ve tarihi binalar, Padova'nın estetik zenginliğini gözler önüne serer. Geziler esnasında öğle yemeği için serbest zaman. Gezilerin ardından Verona'ya dönüş. Akşam yemeği, Verona'nın diğer lezzetlerini tadabileceğiniz, şehrin sunabileceği en romantik ve çağrıştırıcı manzaralardan birini sunan Adige Nehri'ne bakan bir restoranda. Geceleme otelde.

Kahvaltının ardından Verona'dan ayrılıp kuzeye, Grappa adı verilen dünyaca ünlü İtalyan içkisinin doğum yeri olan Bassano del Grappa'ya doğru yola çıkış. Alplerin bir dağı olan 1775 metre yükseklikteki Monte Grappa'nın eteklerinde, Brenta Nehri'nin berrak suları üzerinde, kemerlerle kaplı, ahşaptan yapılmış ve "Ponte Vecchio" olarak ta bilinen şehrin sembolü "Ponte degli Alpini" köprüsü şehrin iki yakasını birleştiriyor. 1813 yılında ateşe verilen köprü, 1821 yılında yeniden inşa edildi. 17 Şubat 1945'te, bir partizan eylemi sırasında köprü yıkıldı ve daha sonra Alp birliklerinin isteği üzerine, Palladio'nun orijinal tasarımına göre yeniden inşa edildi. "Ponte degli Alpini" lakabı buradan gelmekte! Alp Dağları'nın eteklerindeki Kuzey İtalya'nın en güzel kasabalarından birini keşfettikten ve en ünlü "Grappa" üreticilerinden biri tarafından kurulan Poli Grappa müzesini gezdikten sonra, Conegliano ve Valdobiaddene kasabaları arasında uzanan, İtalya'nın en eski ve en pitoresk şarap yollarından biri olarak bilinen "Strada del Prosecco" da ilerleyerek, İtalya'nın en bilinen köpüklü şarabı Prosecco'nun kalbi olan Valdobbiadene'ye varış. Küçük kasabalarla birbirinden ayrılan ve
tarafından Dünya Mirası Listesi'ne alınan yemyeşil Prosecco Tepeleri, bağcılık kültürünün yüzlerce yıllık varlığını da kanıtlamaktadır. Prosecco ve diğer bölge şarapları tadımı eşliğinde Valdobbiadene yakınlarındaki tipik bir restoranda geç bir öğle yemeği. Akabinde, Venedik Marco Polo havalimanına doğru yola devam. Türk Hava Yolları'nın TK1870 no.lu uçuşu ile saat 19:55'te hareketle 23:35'te İstanbul Havalimanı'na varış.