1. Gün Tren ile İstanbul>Sivas
İstanbul - Söğütlüçeşme Tren Garı'ndan, saat 07:35'de kalkan YHT ile Sivas'a hareket, 15:47'de varış. Saat 16:00'da Sivas Tren Garı'nda buluşma ve 4/11 Eylül 1919 da,
Sivas Kongresi'nin toplandığı binada bulunan
Atatürk ve Etnoğrafya Müzesi gezisi:
Mustafa Kemal Paşa ve delegeler, Sivas'ta geçen 108 gün boyunca, kongrenin de toplandığı lise binasında konakladılar ve Kurtuluş Savaşı'nın hedefi burada tayin edildi: ''Manda yok, himaye yok. Parolamız tek: ya İstiklal ya Ölüm'' bu kongrede ortaya çıktı. Milli Egemenlik vurgusu yapıldı ve Anadolu'daki tüm Kuva-yi Milliye örgütlerini bir çatı altında toplayan ''Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'' kuruldu. Sivas Kongresi sonrası Damat Ferit Paşa Hükümeti istifa etti. Yeni hükümeti Anadolu ile iyi ilişkiler kurabilecek Ali Rıza Paşa kurdu. 9 Ekim 1919'da İstanbul Meclisi'nin yeniden açılacağı duyuruldu. 20 Ekim'de İstanbul ve Heyet-i Temsiliye (Ankara) temsilcileri Amasya'da buluştular. İstanbul artık Sivas'ta netleşen Heyet-i Temsiliye'yi kabul etmişti. Mustafa Kemal Paşa'nın Meclis'i Anadolu'da açma teklifi ise kabul edilmedi. Kongre sonrasında 17 Eylül 1919'da İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir John de Robeck, Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a göndereceği telgrafta, ''Anadolu'da bağımsız bir Cumhuriyet'in kurulmasına doğru gidilmektedir'' diye yazacaktır.
Ardından şehir turu için hareket. Eski adı Sebasteia olan Sivas Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biridir. Selçuklu Türkleri Malazgirt Meydan Muharebesi'nden önce Sivas'a kadar uzanmış ve 1059'a doğru bir ara kenti ele geçirmişlerdi. Ancak yörenin kesin olarak Türk egemenliğine girmesi Malazgirt Zaferi'nden kısa bir süre sonra gerçekleşir. Şehirde bu dönemlerden bir çok eser bulunmaktadır. Bunlardan
Ulu Cami, Gök Medrese, Çifte Minare Medresesi, Şifaiye Medresesi, Bürûciye Medresesi bugün gezeceğimiz başlıca eserlerdir. Geziden sonra otele yerleşme ve akşam yemeği.
2. Gün Sivas - Kangal - Tugut - Divriği
Sabah, kahvaltının ardından
Divriği'ye hareket. Yolda,
Kangal Kasabası'nda bir mola verip, ünlü kangal köpeklerinin üretildiği bir çiftlikte bu muhteşem hayvanları yakından tanıma. Ardından
Tuğut Köyü ne hareket. Şu an, çok bakımsız kalmış bu Alevi köyü Yemen evlerini anımsatan taş binalar bandırmakta. Eski bir tarihe ve geleneğe sahip olan Tuğut köyü'nün adı günümüzde
"Çiğdemli" ye dönüştürülmüş. Tuğut, bir dönem Erzincan'ı Malatya'ya bağlayan eski yol üzerinde yer alıyordu. Bir konaklama merkezi, aynı zamanda bir üretim yeriydi. Geçen yüzyıllarda Tuğut'tan Divriği ve İstanbul'a göçen varlıklı aileler, geri döndüklerinde köyde geniş odalı, çarkıfelekli ahşap tavanları olan, ustalıkla planlanmış büyük evler yaptırmışlar ve Divriği'deki büyük konakları andıran evlerde oturmuşlardı. Eski yolun önemini kaybetmesi Tuğut'un önemini yitirmesine neden olmuş. Tuğut sokaklarını keşfettikten sonra
Divriği'ye varış ve öğle yemeği. Ardından şehrin keşfi: Divriği, Fırat Nehri'nin bir kolu olan Çaltı Çayı Vadisi kenarında, çıplak ve vahşi görüntülü dağların ortasında, zengin demir madenleri barındıran toprakların üzerinde kurulmuş. Geçmişte, Mezopotamya'ya demir ihraç ederek zenginliğini arttıran yörede Ortaçağ'da inşa edilmiş olan ve 1985 yılından beri
Dünya Mirası listesinde yer alan Divriği Ulu Camii ve Fahreddin Behramşah'ın kızı olan Turan Melek tarafından Ahlatlı Muğis oğlu Hürrem Darüşşifası şehri çok önemli kılmakta. Cami 1228-29 yıllarında Mengücekli beyi Ahmed Şah tarafından; Dârüşşifa ise aynı tarihte, Ahmed Şah'ın eşi ve Erzincan beyi Şah adlı bir mimara yaptırılmış. Plan tipi ve süsleme olarak benzeri olmayan bir eserdir. Ardından şehrin eski konaklarının olduğu mahallede gezinti ve
Cam terastan vadinin muhteşem mazarasını seyir. Akşamüstü otele yerleşme. Akşam yemeği yöresel mutfağın lezzetlerini tadacağınız bir lokantada. Geceleme otelde.
3. Gün Tren ile Divriği - Kemaliye - Taş Yol - Karanlık Kanyon - Apcaağa ve Yeşilyurt Köyleri
Sabah, kahvaltının ardından yöresel trenle
Kemaliye'nin istasyonu Bağıştaş'a hareket: Yapacağınız bu
bir saatlik tren yolculuğu boyunca Doğu Ekspresi'nin en güzel manzaralarının olduğu Karasu ve Çaltı suyu Vadileri'ni görebilirsiniz. Trenden indikten sonra kısa bir yolculukla
Kemaliye'ye varış ve
Fırat Nehri'nin yamaçlarındaki Vadi Otel'e yerleşme. Gün boyu Kemaliye ve çevresinin keşfi: Yapımı 100 seneden fazla süren
Taş Yol gezisi ve dünyanın en büyük kanyonlarından olan
Karanlık Kanyon'da tekne turu. Tekne turu esnasında kanyonun muhteşemliğini seyrederken, taş yolun hikayesi ile sizlere eşlik edecek. Ardından, kaldırım taşı sokakları ve ahşap evleriyle şirin
Sırakonak Köyü'nde mola ve buradan
Apcaağa Köyü'ne 45 dakikalık bir doğa yürüyüşü. Apcaağa Köyü, şair
Ahmet Kutsi Tecer'in köyü olup şairin
Orada bir köy var şiirine konu olmuş. Kaya başı kır kahvesinde muhteşem Kemaliye manzarası eşliğinde çay-kahve molası. Ardından, Apcağa köyü ve Ahmet Kutsi Tecer kültür evi gezisi. Daha sonra, Alevi kültürünün önemli yansımalarının bulunduğu Kemaliye nin
Ocak Köyü' ne hareket. Yol üzerinde, öğretmen emeklileri olan Bekir - Nermin Taştan evinin kayaların başına yapılış hikayesi eşliğinde Kemaliye manzarası ile fotoğraf molası. Ocak Köyü önceleri
Şeyhler Köyü adı ile tanınırmış. Köyün kurucusunun manevi dünyasına candan bağlı olanlar Ocak Köyü adı yerine, genelde
Hıdır Abdal Sultan Ocağı ismini kullanmaktalar. Kültür Bakanlığına bağlı, ülkemizde bir köyde bulunan tek müze olan Ali Güler müzesini gezip Dutluca Bucağı'nda yöresel tatlardan oluşan öğle yemeği. Öğleden sonra,
Yeşilyurt Köyü'nde bulunan yaklaşık 150 yıllık
Yeşilyurt Cami'sinin harika tavan işlemelerini görmek üzere mola. Kemaliye'ye dönüşte
Doğa Tarihi Müzesi gezisi. TÜBİTAK tarafından desteklenen "Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti" isimli proje kapsamında kurulan ve yürütücülüğünü Prof. Dr. Ali Demirsoy'un yaptığı bu Doğa Tarihi Müzesi'nin hedefi ülkemizde doğa bilincini geliştirmek; kendi öz değerlerimize sahip çıkılmasını sağlamak; bölgenin ve ülkemizin biyoçeşitliliğinin ortaya çıkmasını sağlamak olarak saptanmış. Türkiye'nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan müzede, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergilenmekte. Daha sonra Kemaliye mimari dokusunun günümüze korunmuş olarak geldiği
Taşdibi Mahallesi, su değirmeni, mani yolu, Lökhane, Zincirli Kaya, hamam ve
kent merkezi gezisi. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
4. Gün Başpınar Köyü - Çemişgezek - Ağuçan Ocağı - Hozat - Ovacık - Munzur Gözeleri - Tunceli
Sabah, kahvaltıdan sonra
Munzur Dağları'nın eteklerinde, harika manzaraları seyredeceğiniz unutulmaz bir gün: Sabah, kahvaltıdan sonra,
Vali Recep Yazıcıoğlu Köprüsü'nden geçerek, olağanüstü manzaralar göreceğiniz, virajlı dağ yollarını aşarak
Başpınar Köyü'ne varış.
Munzur Dağı eteklerinde, 1400 mt. rakımda konumlanmış bu köyün, Tuğut'u andıran taş evlerle çevrili sokaklarını gezerken, kendinizi zamanın durduğu bir yerde hissedebilirsiniz. Burada verilecek molanın ardından,
Çemişgezek istikametinde yola devam ve Munzur ve Murat Nehirleri arasında, Yılandağı eteklerinde ve 975 mt. rakımda kurulmuş
Çemişgezek'e varış. Şehrin ortasından geçen
Tağar Çayı'nın oluşturduğu vadi, hem güzelliği, hemde barındırdığı nesli tükenmekte olan vaşak ve benekli semender gibi canlılar açısından önemlidir. Şehrin tarihi miraslarının keşfi. İlk olarak, şehre hakim bir tepede bulunan ve Selçuklu ile Osmanlı mimari tarzları arasındaki geçişi yansıtan
Yelmaniye Camii gezisi: Cami'nin günümüze kadar gelen görkemli taç kapısının taş işlemeciliği ve mezarlığındaki koç şeklindeki mezar taşları (artık Tunceli Müzesi'nde sergileniyor) ilginçtir. Daha sonra, bir kaya üzerinde bulunan ve Pehlül Bey'in, uzun boylu oğlunun yattığı
Uzun Hasan Türbesi'ni ziyaret edip, Tahar Çayı üzerinde, şehir merkezine yakın bir konumda bulunan, 1807 yıllında Yusuf Ziya paşa tarafında inşa ettirilmiş
Tahar Köprüsü'nün ve
Derviş Hücreleri diye de anılan
İn Mağaraları'nın gezilmesi: Bozulmamış bir ekolojik yapıya sahip olan Tahar Vadisi'nin sarp kalker kayalarına oyulmuş bu odaların konut amaçlı yapılmış olmaları muhtemeldir. Geziden sonra
Hozat'a doğru yola devam. Yol üzerinde, eski adı
Bargini olan
Karabakır Köyü'nde mola vererek, önemli bir
Dersim Alevi Ocağı olan ve bu konumu
Sünköy ile tartışma konusu olan
Ağuiçan Ocağı'nı ziyaret.
Hozat'a varışta oldukça harap bir durumda olan
Ergen Kilisesi kalıntıları gezisi ve şehrin çarşısında mola. Yol üzerine, Anadolu'nun bir çok yerinde bulunan
Sarı Saltuk Türbeleri'nden birini gezerek
Ovacık'a doğru yola devam ve şehri gezerek yöresel ürünleri alabilmek için serbest zaman. Ardından
Munzur Gözeleri'nin gezilmesi. Doğal güzellikleri açısından Türkiye'nin en önde gelen yörelerinden olan ve Tunceli-Ovacık arasında uzanan Munzur Vadisi, 1971 senesinde Milli park ilan edilmiştir. Kuzeyde 3300 metreye yükselen Munzur Dağları'na kadar uzanır. Yöreye özgü hayvanlar ile zenginleşen bitki örtüsü ve yaban hayvan varlığı ile eşsiz bir bölge oluşturmaktadır. Başta akarsu kaynakları ve gözeler olmak üzere zengin doğal güzellikleri ve endemik bitki türleri ile dikkat çeker. Munzur'un can sularından
Halbori Gözeleri'ni ve
Laş Deresi'ni görerek, Tunceli'ye varmadan önce bölgenin en önemli ziyaretgahlarından olan
Ana Fatma Ziyaretgahı'nda bir mola verip,
Tunceli'ye varış. Akşam yemeği nehir kıyısında bir restoranda ve geceleme otelde.
5. Gün Pertek - Sağman Köyü - Harput Kalesi - Çayönü - Eğil - Diyarbakır
Sabah, kahvaltıdan sonra,
Merkez Cem Evi ve 1937 yılında Alman mimarlar tarafından tasarlanan bir
Erken Cumhuriyet Dönemi Yapısı olması ve kültür varlığı özelliği göstermesi nedeniyle tescil edilerek koruma altına alınan Kışla Binası'nda, 2020 senesinde açılan
Tunceli Müzesi gezileri. Yöredeki mezarlıkladan toplanan
"Koç şeklindeki mezar taşları" bu müzede sergilenmekte. Ardından,
Pertek istikametinde hareket ve varışta Keban Baraj Gölü'nün sularından kurtarılarak, 1971-73 senelerinde yüksek tepelere taşınan, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Pertek Beyi Rüstem oğlu Baysungur tarafından yaptırılan
Baysungur Camii ile aynı bölgeye taşınan, 16.yüzyılda yapılmış
Çelebi Ağa Camii'lerinin gezilmesi. Baraj sularının yükselmesiyle bir adada kalan Pertek Kalesi'nin kıyıdan görülmesinin ardından
Sağman Köyü'ne doğru yola devam. Sağman Köyü'ne varışta, Artukoğulları sülalesinden bir Türk Beyi tarafından yaptırıldığı sanılan
Sağman Kalesi (Derun-i Hisar) ile 1555'te Keyhüsrev Bey'in oğlu Salih Bey'in yaptırılan ve taç kapısındaki oyma işçiliği dikkat çekici güzellikte olan
Sağman Camii gezileri. Daha sonra Pertek-Elazığ feribotuyla baraj sularından geçerek tarihi
Harput Kasabası' na varış. Burada, M.Ö 8. yüzyılda Urartu Krallığı tarafından yaptırılan Harput kalesi gezisi. Ardından Pisa Kulesi'ni aratmayacak kadar eğik olan minaresinden dolayı
Eğri Minareli Camii olarak da anılan ve 1156-1157 yılları arasında, Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırılan
Ulu Camii ile
Arap Baba Türbesi ve
Meryem Ana Kilisesi gezilerinden sonra, bölge kadınlarının yaptığı takı ve dantellerin satıldığı
El Emeği Göz Nuru Çarşısı'nda bir mola ve öğle yemeği. Öğleden sonra,
Hazar Gölü'nün Kuzey kıyıları boyunca ilerleyerek
Ergani Ovası' nda,
Dicle Nehri yakınlarında bulunan ve neolitik dönemin değişim sürecine dair çok iyi bulgular veren
Çayönü Höyüğü'ne varış. 1963 yılında bulunan ve Prof Dr. Halet Çambel ile Prof Dr. Robert J. Braidwood tarafından ilk kazıları yapılan bu neolitik yerleşkede M.Ö. 10200 yıllarından, M.Ö. 4200'lü yıllara kadar, 6000 yıl boyunca birbirinden farklı mimari tasarımlarda binalar bulunmuştur. Burada avcı - toplayıcı toplulukların yerleşik hayata geçişini gözlemlemek mümkün: İlk başlarda avcılık ile yaşan halk M.Ö. 6000 lerde tarım hayatına geçmişti. Ergani bakır yataklarının dünyanın en eski maden ocakları olması nedeniyle,
Çayönü İnsanı, dünyanın başlıca yerlerinden ikibin yıl önce bakırı işleyerek alet yapmayı başarmıştı. Burada bulunan eserlerin bir çoğu değişik müzelerde sergilenmekte. Çayönü'nün bir parçası olan ve ilginç kaya-mezarlar içeren
Hilar Mağaraları'da gezdikten sonra,
Dicle Nehri kıyısında,
Peygamberler Şehri olarak da bilinen ve Asurlulardan kalma bir kale ile birçok antik mağaraya ev sahipliği yapan, muhteşem bir manzaraya hakim olan
Eğil'e doğru yola devam. Varışta,
45 dakikalık bir tekne gezisi ile Kralkızı barajına kadar giderek mağara ve kaya mezarları ile Dicle'nin sarp kıyılarını gördükten sonra, Hz Elyasa ve Hz Zülkifl mezarlarında mola verip, Diyarbakır'a doğru yola devam. Varışta
Havalimanı'na transfer.
Pegasus Hava Yolları'nın PC2385 no.lu uçuşu ile 20:55'de Sabiha Gökçen Havalimanı'na hareket ve 23:05'de varış