Basında Dünyanın Renkleri

Kültür turizmine yatırım yapan gözü pek kim?

Gila Benmayor gbenmayor@hurriyet.com.tr 26 Ağustos 2014 / Hürriyet

BİR kaç yıl öncesine kadar turizm çevrelerinde “güneş, deniz, kum out”, “kültür turizmi in” deniyordu.
Özellikle eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay döneminde büyük ümit bağlanan kültür turizminden bu işe gerçekten gönül vermiş birkaç kişi dışında bugün kim söz ediyor? Geçenlerde böyle biriyle tanıştım.
40 yıllık turizmci Koptur’un sahibi Fikret Atalay kültür turizmine öylesine inanmış ki oldukça cesur bir yatırıma girişmiş.
Arkeoloji, gurme turları dahil kültür turizminin her alanında faaliyet gösteren Atalay gözünü kırpmadan 3 milyon doları Burdur’un Ağlasun ilçesinde Toros dağlarının eteklerine yatırmış. Antik Sagalassos şehrinin tam karşısına 54 odalı “Sagalassos Lodge” Oteli’ni inşa etmiş. Ağlasun Belediyesi’nin, sit alanının hemen sınırındaki arazisini 29 yıllığına kiralayan Fikret Atalay’ın tek hedef kitlesi Sagalassos’u ziyaret eden yerli ve yabancı turistler. Geçtiğimiz mart ayıda kapılarını açan otelinin doluluk oranı yüzde 15 dolayında olsa da yaptığı bu yatırımdan asla pişman değil.

DÜNYA MARKASI OLABİLİR
“Sagalassos gibi bir arkeolojik değerin yanı başında olmamız önemli. Bu antik şehrin bir süre sonra bir açık hava müzesine dönüşerek dünya markası olacağına inanıyorum” diyor.
Koptur yaklaşık 15 yıldan beri Sagalassos’a turlar düzenliyor.
Aynı zamanda uzun yıllardan beri kazıların sponsorları arasında. Bu antik şehirde Roma İmparatoru Marcus Aurelius döneminde yapılan 1800 yıllık Antoninler Çeşmesi’nin restorasyonunu üstlenmiş olan Aygaz gibi. Fikret Atalay, başkanlığını ekonomist Profesör Münir Ekonomi’nin yaptığı, üyeleri arasında İdil Biret’in de olduğu Sagalassos Vakfı’nın üyesi.
Zamanında Ertuğrul Günay’dan duymuştum.
Sagalassos, Türkiye’nin 2005 yılında Unesco’ya Dünya Kültür Mirası Listesi kapsamına alması için önerdiği adaylar arasında.
Etkili bir lobiyle Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil olması mümkün zira gerçekten etkileyici bir antik şehir.
Belçika Leuven Üniversitesi’nin 1990 yılından beri sürdürdüğü Sagalassos kazısını geçenlerde üçüncü kez ziyaret etme fırsatını buldum.
Kazıyı başlatmış olan Marc Waelkens’in emekliye ayrılmış olması nedeniyle antik şehri yine Leuven Üniversitesi’nden kazı başkanı Profesör Jereon Poblome ve kazı başkan yardımcısı yüksek mimar Ebru Torun ile gezdik.

ANTİKÇAĞDA FİNANSAL KRİZ
5 bin kişilik nüfusuyla antik çağların en büyük şehirlerinden biri olan Sagalassos’ta her kazı mevsiminde yeni bir şey gün ışığına çıkartılıyor. Bu kez kütüphanenin hemen yanında MS 200 yıla ait olduğu sanılan mutfağı gördük. Arkeologlara göre, mutfak büyük bir felaket sonrası her şeyiyle birlikte toprağın altında kalmış.
Kazı ekibinde yer alan arkeozooloji ve arkeobotanik uzmanlarından, toz toprak içersindeki minik parçaların tavuk yumurtasının kabuğu, ya da karbonlaşmış meyve çekirdekleri olduğunu öğrendik. 2 bin yıl önce bu topraklarda buğday yetiştirilmiş, badem, vişne ve zeytin ağaçları dikilmiş. Mutfaklarda baklagiller, kişniş gibi baharatlar kullanılmış.
Sagalassos Romalıların en zengin şehirlerinden biri olmuş.
Ancak milattan sonra 6. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun içine düştüğü finansal kriz bu antik şehri de etkilemiş.

Şehrin yöneticileri bunun üzerine ne yapmışlar?
Kazısı 2017 yılına kadar sürmesi beklenen Aşağı Agora’yı parselleyip satmışlar. Yüklü miktarlarda para verenler Agora’da dükkan ya da taverna sahibi olmuş. Finansal krizde kamu malının satılması asla yabancısı olmadığımız, antik çağlara kadar uzanan bir ekonomik önlem.